Bölüm 21

2.1K 137 12
                                    

Göz kapaklarını zorlayan altın sarısı ışık demetiyle gözlerini açtı ve yanındaki boş yastığa kirpiklerini kırpıştırarak baktı. Vücudundaki her bir kemik ağrıyordu. Yastığa yüzüne gömerek uykusuna devam etmek istedi böylece düşünmek zorunda kalmayacaktı. Birkaç dakika sessizce gözleri kapalı yatmaya devam etse de zihni çoktan uyanmıştı. Sırt üstü dönüp tavanı izlemeye başladı.

Yeni bir güne başlamak zorundaydı. Kollarını uzatarak yattığı yerde gerindi. Her yeri ama her yeri acıyordu. Bu ağrılarla günü nasıl geçirecekti acaba? Doğrulup yatakta oturdu. Yorganı çıplak göğüslerine çekip etrafı incelemeye başladı. Epey büyük bir odaydı. Duvarlar su yeşili ve gri renkte duvar kağıtlarıyla kaplıydı. Altın sarısı kirişleri vardı. Duvardaki süslemeler de altın sarısıydı. Dört direkle çevrili büyük yatak tamamen beyaz çarşaflarla kaplıydı. Yorgan da yastıklar da beyaz renkte ve sadeydi. Başındaki koca cibinlik de beyaz renkteydi. Yatağın sağında duran büyük beyaza boyalı şömine yanıyordu. Önünde altın sarısı ayakları ve kolçakları olan ipek kumaştan dikilme füme rengi iki tane koltuk vardı. Ortadaki parlak maundan sehpada yarım kalmış bir satranç oyunu duruyordu. Altın kakmalı iki kapı içeriye açılan iki oda daha olduğunu gösteriyordu.

Düşünceli bir şekilde parmakları dudaklarının üzerinde gezinirken birden kapılardan birisi açıldı ve içeriye beline sardığı havluyla Alastair girdi. Amara'nın gözleri büyüdü. Alastair, yalnızca belinde bir havluyla mükemmel çıplaklığıyla karşısındaydı. Saatler önce ona yaptıkları aklına gelince yanakları yanmaya başladı. Kuruyan ağzıyla zorlukla yutkundu.

"Günaydın," dedi Alastair sakin bir gülümsemeyle. Fakat gözlerindeki bakış hiç de sakin değil gibiydi.

"Günaydın," diye mırıldandı kuru bir sesle. Üzerindeki örtüyü bedenine sardı. Alastair yardımcılarını çağırmış olabilirdi. Bir an önce üzerini giyinip odasına gitmek istiyordu.

"Seni ben mi uyandırdım?" diye sordu elindeki küçük havluyla saçlarını kurularken.

Amara başını hayır der gibi salladı. "Sabahları erken uyanırım." Bakışları banyo kapısına kaymıştı. Kralın yardımcılarının her an odaya gelmesinden çekiniyordu. Alastair, genç kadının bakışlarını takip ederek baktığı yöne baktı.

"Kimse yok," dedi ne düşündüğünü anlamış gibi. "Banyomu kendim yaparım. Sadece temizlik için gelirler. Henüz kimseyi çağırmadım."

Amara derin bir nefes aldı. Onun yerinden doğrulduğunu gören Alastair anında hareketlendi. Genç adamın yanına geldiğini göre Amara olduğu yerde kalakaldı. Alastair yatağa gelerek tam yanı başına oturdu.

"İyi misin?" dedi alçak sesle. Amara'nın bir an nefesi kesildi. Aslında her yeri ağrıyordu ve bacaklarının arasında hafif bir sızı vardı. Yine de evet der gibi başını salladı. Sesi soluğu çıkmaz olmuştu.

Alastair yavaşça "Bana neden söylemedin?" diye sordu.

Amara'nın kaşları havaya kalktı. "Neyi?"

"Zayden ile evliliğinizin gerçek olmadığını "

Amara'nın göğsüne bir ağırlık çöktü. Bu çok da bahsetmek isteyeceği bir konu değildi. Utangaç bakışları birden değişti. Sert ve ulaşılmaz bir duvar gibi bakıyordu artık. "Bunu da bildiğinizi sanıyordum," dedi hırçın bir sesle.

Alastair gergin bir bakış attı. "Elbette bilmiyordum Amara."

Genç kadının yüzünde acımasız bir gülümseme belirdi. "Bana yaptığı işkencelerden haberdardınız ama."

"Bu sebeple miydi?" Genç adam, karşısındaki kadını incitmekten korkar gibi usulca sordu.

"Bilmiyorum neden. Sadece bana saldırdığı ilk geceden beri bir şeylerin ters gittiğini ve başarısızlığının öfkesini her defasında benden çıkardığını biliyorum. Zihnime kazındı. Bedenime de."

Arzovalı AmaraΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα