Bölüm 10

2.3K 139 4
                                    

Odaya sessizlik hakim olmuştu. Amara ve Alastair birbirlerine sonsuz bir direnişle bakıyorlardı. Amara, kralın kendisinden böyle bir şey istemesine hala şaşırıyordu. Kendi ülkesine teslim olmalarını mı söyleyecekti? Nasıl böyle bir şey isteyebilirdi? Bunu asla yapmayacaktı!

Alastair hışımla ayağa kalktı. "Babanın bütün müttefiklerini elime geçirdim. Burgonya dükünün kaderini paylaştılar. Arzova'ya giden bütün erzak ve ticaret yollarını kapattım. Ellerindekiyle en fazla üç ay idare ederler. Ya bana teslim olurlar ya da açlıktan ölürler."

"Bahsedildiği kadar canavarmışsınız."

Sözler Amara'nın dudaklarından öylece dökülüvermişti. İçindeki öfke volkan olup patlamış, kendisine hakim olamamıştı. Her zamanki gibi içindeki korkuya rağmen geri adım atmayıp başını meydan okurcasına havaya kaldırdı. Kalbi göğsünü delip çıkacakmış gibi çarpıyordu ve Alastair'in gözlerindeki ifade tüyleri ürperticiydi. Yine de bakışlarını çekmeyecek gücü bir şekilde buldu.

Alastair karşısındaki kızın dik başlılığına inanamıyordu. Her zaman sessiz ve sakin görünen hatta statüsüne rağmen oldukça çekingen davranan Amara hiç de göründüğü gibi değildi demek ki.

"Ben mi canavarım?" dedi hayretle. "Yıllardır babana olabilecek en iyi tekliflerle gittim! Ama o ne yaptı? Kızını bir caniye vererek kendini garantiye almaya çalıştı!"

Duyduğu sözlerle içindeki yangın daha da körüklenen Amara her şeyi unutarak ayağa fırladı. "Babamın Zayden'in yaptıklarından haberi yok!" diye haykırdı.

"Benim bile Zayden'in yaptıklarından haberim var!"

Amara'nın yüzü bembeyaz kesildi. Durduğu yerde sendeledi. Onun bu halini gören Alastair endişeyle genç kızı tutmak için kollarını uzattı ama Amara kesin bir hareketle genç adamın yardımını reddetti. Belli ki Leydi Zaria, presensin yara izlerini görmüştü ve krala bildirmişti.

"Hiçbir şey bildiğin yok," diye tısladı dişlerinin arasından.

"Zayden'in nasıl bir cani olduğunu sen de evlenmeden önce biliyordun."

"Bilmiyordum!" Artık Amara'nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bu haliyle öyle kırılgan görünüyordu ki Alastair genç kızın üzerine gittiği için pişmanlık duydu. Sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Amara öfkeyle bir elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.

"Lütfen beni yalnız bırakın."

Alastair yumuşak bir sesle, "Amara," diye lafa başladı.

Genç kız acıyla "Bu kadar yeter," diye inledi cılız bir sesle. Hıçkırıklarını bastırmak için eliyle ağzını kapattı. Omuzları şiddetle sarsılıyordu. Alastair öne atıldı ve Amara'nın itirazlarını hiçe sayarak kollarını genç kıza sarıp göğsüne çekti. İstemeyerek prensesi fazla sıkıştırmıştı. Sonuçta onun da elinden gelen bir şey yoktu.

Amara'nın sinirleri bozulmuştu. Alastair'in karşısında bütün duvarlarını yıkıp kontrolünü kaybetmek istediği en son şeydi ama dayanamamıştı. Bir noktada genç adam sözlerinde haklıydı. Belki de buna dayanamıyordu. Babası, Zayden'in nasıl bir adam olduğunu bile bile Amara'yı ona sunmuştu. Bunun halkı için en hayırlısı olduğunu söylemişti ama bu evliliğin hiçbir faydası olmadığı gibi bedelini Amara ödemişti. Üstelik Burgonya'da olduğu süreçte ona hiç mektup göndermemişti. Belki mektuplarının ulaşmasını Zayden engellemişti. Fakat Amara'nın sessizliğini hiç mi düşünmemişti?

En sonunda hıçkırıkları bittiğinde derin bir nefes aldı. Alastair'in gömleği gözyaşlarından ıslanmıştı. Genç adamın kollarının verdiği güven ve şefkat içindeki isyanı bastırmıştı. Tuhaf bir biçimde huzur bulmuştu. Birden kızararak geri çekildi. Başını yere eğdi.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now