Bölüm 30

1.2K 139 19
                                    


Alastair, karşısındaki kadının mavi gözlerine bakarken ne diyeceğini bilemiyordu. Zaria'yı böylesine perişan görmek, ona sarılamamak, elini dahi tutamamak büyük ızdıraptı. Genç kadının gözlerindeki özlemi görüyor, bir adım atsa her şeyi affedeceğini anlıyordu ama yapamazdı. Acı verici de olsa bu ilişkiyi kesmesi lazımdı. Amara'ya bunu yapamazdı. Çalkantılı vaziyetteki Arzova, kraliçelerinin Karya kralı tarafından böylesine aşağılanmasına izin vermez, kurmaya çalıştıkları her şey mahvolurdu. Bu sebeple genç kadından uzak durmalıydı.

"Kendine iyi bak, Zaria," diye mırıldandı alçak sesle. Bakışları genç kadının şiş karnına inmişti. Bir anda içgüdüsel bir hareketle elini genç kadının karnının üzerine koydu. O anda hissettiği bir hareketlenme ile gözleri büyüdü ve hayretle Zaria'ya baktı.

Zaria yarım bir gülümseme ile, "Seni tanıdı," dedi buruk bir sesle. "Babasıyla çok vakit geçiremese de..."

Alastair gözlerini yumdu. Dikkatleri üzerine çekmeden gitmesi gerekiyordu ama bebeğin hareketlerini hissettikçe elini çekmek istemiyordu. Birden Zaria'nın soğuk parmaklarını elinin üzerinse hissetti.

Genç kadın yaşlarla dolu gözlerle, "Seni özlüyoruz," diye fısıldadı. İşte buna dayanamazdı. O an her şeyi ve herkesi unutup genç kadına sıkıca sarıldı. Zaria'nın gözyaşları gömleğini ıslatıyorken saçlarının tepesine hızlı bir öpücük kondurdu. "Kendine ve bebeğimize iyi bak, Zaria," diye mırıldandı. Bir anda geri çekilip genç kadını büyük bir boşluğun içine atarak arkasını dönüp arabaya doğru yürüdü.

Amara çoktan arabaya binmişti. Pencereden sessizce bu sahneyi izliyordu. Ne hissettiğinden kendisi de emin değildi. Canı yanıyordu ama en çok da kendisini fazlalık olarak hissediyordu. En başından beri yanlış olan ve orada olmaması gereken oydu. Alastair ve Zaria birbirlerine aitken Amara dikenli bir çalı gibi aralarındaydı.

Alastair tek bir kelime dahi etmeden arabaya bindi ve araba yavaş sallantılarla hareket etmeye başladı. O anda Amara derin bir nefes aldı. Lord Theron'un ısrarlarına rağmen kalmayı kabul etmemişti. Zaria'ya yeterince acı çektirmek istemiyordu. Zaten yeterince üzgün ve solgun görünüyordu. Sanki hayatındaki tüm renkler ondan çalınmış gibiydi. Bu çok üzücüydü. Onu bu hale getirenlerden birisi olmak Amara'nın vicdanında asla kapanmayacak bir yaraydı.

Peki ya ben diye düşündü birden. Benim için kim üzülecek? Başkasını seven bir adamın karısı olmak, ona varisler vermek için yatağına girmek... Yüreği acıyla burkuldu. Üstüne üstlük kalbinin en derinlerinde Alastair'in kendisini sevmesini dilerken, onun için kim üzülecekti? Her gittiği yerde nefret dolu bakışlara ve olmayacak yakıştırmalara maruz kalması, vicdanına bir tasma gibi yapışan Zaria'nın suçlayıcı bakışlarının altında ezilmesi, tüm bunlara rağmen devam etmeye çalışması yeterince zor değil miydi?

Sessizlik içerisinde malikaneye doğru yol aldılar. Amara, Alastair'in öfkesinin boyutlarından emin değildi. Bunun da bir önemi yoktu ya artık gözünde. Kendisini çok yorgun hissediyordu. Tek istediği yatağına uzanıp hiçbir şey düşünmeden uyumaktı.

Malikane kentin dışındaydı. O yüzden uzun ve sıkıcı bir yolculuk olmuştu. Araba durup da kapılar açıldığında genç kadın, Alastair'e bakmadan indi. Üzerlerinde gecelikleriyle etrafında koşuşturan hizmetçileri görünce saatin çok geç olduğunu anladı. Üzerini değiştirmesine yardım etmeleri için iki hizmetçi dışında gerisini yataklarına gönderdi.

"Siz de yataklarınıza dönün," dedi birden Alastair arkalarından. Hizmetçiler hemen eğilerek uzaklaştılar. Amara'nın kaşları havaya kalktı. Hizmetçileri bile kendisinden çok kralın sözünü dinliyorlardı. Sorgulayıcı bakışlarını genç adama dikti.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now