Bölüm 18

2.2K 134 29
                                    

Amara'nın dik duruşuyla ona katılması Alastair'in içinin rahatlamasını sağlamıştı. Gülümseyerek elini genç kızın omzuna koydu. Birden kaşlarını çattı.

"Amara! Buz gibisin!"

Başını sallayarak hızla üzerindeki ceketi çıkardı. Genç kızın üşüyen omuzlarına koydu. Amara, yeniden onun yakınlığıyla telaşa kapılmıştı. Üstelik ceketine sinen kokusu buram buram etrafını sarmıştı. Kızaran yüzünü görmesini engellemek için başını eğdi. Neyse ki etrafta loş ışıklar vardı da Alastair onun yüzündeki renk değişimini fark etmemişti.

Ceket ağırdı ve üzerindeki altın rengi işlemeleri, omuzlarındaki apoletleri ve püskülleri ile ışıldıyordu. Amara'nın içinde adlandıramadığı ılık bir duygu vardı. Birden ne ilerde olacaklar ne odasında onu bekleyen abisi ne de onu üzen diğer şeyleri düşünmez olmuştu. O an sadece Alastair vardı.

"Hadi geri dönelim," dedi Alastair. Başını sallayarak onu onayladı. Sessizce yürüyorlarken Amara sohbete devam etmek istediğini hissediyordu. Ne diyeceğini bilemeyecek, "Bahçe çok güzel, " diye kekeledi.

Alastair dalgın bir tavırla onayladı onu. "Sen de daha çok geceleri çıkmayı tercih ediyorsun sanırım. Gündüzleri pek görmüyorum burada seni."

"Gece daha sessiz oluyor," diye itiraf etti Amara alçak sesle. "Hem yıldızları izlemeyi seviyorum."

"Hiç teleskop kullandın mı?"

Amara gülümsedi. "Çocukken astronomi kulesinden inmezdim."

Alastair'in kaşları havaya kalktı. "Yani yıldızları biliyorsun."

"Gezegenleri de biliyorum. Hareketlerini, özelliklerini. Bu konuda eğitim almıştım. Abim gibi yüksekokulda eğitim alma şansım olsaydı alanım mutlaka astronomi üzerinde olurdu."

Alastair bir an garip bir bakış attı prensese. Amara bu bakışı çözemedi. Sanki genç kızı ilk defa görüyormuş gibi bakmıştı. Ne vardı bakışlarında? Şaşkınlık mı? Takdir mi?

"Biliyor musun, benim astronomi kulenin sizinkinden daha iyi olduğuna bahse varım," diye güldü. Amara hevesle yüzünü ona çevirdi. Alastair' in sözlerinin devamını merakla bekledi.

"Seni bir gün oraya götüreyim." Genç kızın niyetini anlamış gibi daha çok güldü. "Şimdi olmaz Amara. Saat geç oldu. Hem beni bekleyen lordlar var. Ama yarın akşam yemeğinden sonra seni götürürüm."

Amara'nın yüzündeki neşe görülmeye değerdi. Öyle ki Alastair onu ilk defa böyle mutlu görüyordu. Bir an yine güzel gözlerine, biçimli dudaklarına kaydı aklı. Aynı şekilde bakışları da o yakıcı elbisenin sardığı bedene takılıp duruyordu. Bu karşı koyması zor bir histi. Amara son derece güzel ve çekici bir kadındı. Fiziksel açıdan onu arzulaması olağandışı değildi ama ona hala çok yabancıydı ve aklında hala Zaria vardı. Bu düşünceyle yüzü karardı.

"Hadi artık gidelim."

Onun bu ruh halindeki değişimi anlamıştı Amara. Zaria'yı düşünüyordu. Bunun için onu suçlayabilir miydi? Dudağını ısırdı. Bu konuda suçlayabileceği tek kişi kendisiydi.

Odasına çıktığında çok yorgundu ve Alastair'in ceketinin hala üzerinde olduğunu fark etmemişti bile. Büyük kapı açılırken dalgın dalgın baktı kapının işlemelerine. Yakında kraliçe odalarına yani Zaria için hazırlanan odalara geçecekti. Bu düşünce midesini düğümlemişti.

Odalarına girdiğinde unuttuğu bir ayrıntı ile karşılaştı. Abisi.

Yanmayan şöminenin karşına oturmuş dalgın dalgın elindeki içki bardağına bakıyordu. Kardeşinin geldiğini görünce başını çevirip ona baktı. Alastair'in ceketini Amara'nın üzerinde görünce dudaklarında çarpık bir tebessüm belirdi.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now