9

1.7K 146 4
                                    

Emre'den

Sabah uyandığımda alarmın çalmasına iki dakika vardı. Artık bünyem alışmıştı az uykuya ve sabah erken uyanmaya. Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Duş aldıktan sonra tıraş oldum. Odaya döndüğümde kurulanıp, askeri kamuflajlarımı giyip aşağıya indim. Kahvaltı için mutfağa geçtim.

"Bir gün sizi toplayacağım ama o güne kadar beklemeniz gerekecek."

Bekâr hayatımın en iyi göstergesi olan mutfağıma göz gezdirerek kurduğum cümleyle içimi çektim. Bugün de kahvaltım askeriyede olacaktı anlaşılan. Görevden dönünce ortalığı toplamaya vakit bulamamıştım. Normalde bu kadar dağınık bırakmıyordum. Mutfaktan çıktım, vestiyerden aldığım postallarımı giyip iplerini sıkıca bağladım. Kapıyı kitleme gereği duymadan anahtarı, telefonu, cüzdanı alıp evden çıktım. Askeri lojmanda kim hırsızlık yapacak kadar yürek yemişti? Üstelik giren çıkan herkesin ismi kayıt altına alınıyordu.

"Günaydın Emre." Cahit abinin sesini duyduğumda sağ tarafıma doğru döndüm. Aramızda birkaç metre vardı, yanıma gelene kadar bekledim.

"Günaydın abi." Askeriye dışında birbirimize resmi hitaplarda bulunmazdık. İş dolayısıyla ve lojmanda oturduğum için arkadaş gibi olmuştuk. Cahit abi benden iki yaş büyük ve komutanım olduğundan abi diyordum. Benden iki yaş büyük, aynı rütbede olan arkadaşlarım vardı ama abi demiyordum.

"Uykunuzu alamadınız herhâlde komutanım," dedim esneyen Cahit abiye, yorgun görünüyordu.

"Sorma, kız kardeşim geldi. Seda ile araları bozuk, bütün gece susmadı Seda." Eşini birkaç kez lojman içinde görmüştüm Cahit abiyle birlikte. Lojmandakilerle fazla konuşmasak bile, buradaki çoğu aileyi tanıyordum. Nöbetçileri kontrole giderken ya da lojman içinde sorunlarla ilgilenirken, bir şeye ihtiyacımız olduğunda kapılarını çalıyorduk.

"Geçmiş olsun size o zaman," dedim tebessüm ederek.

Ablamdan biliyordum, anneme durmadan anlatır, görümcesini şikâyet ederdi. Gelin ve görümce işleri sıkıntıydı bana göre. Ablam da hep, evleneceğin kızı getir de önce ben bir göreyim, derdi. Sanki pazardan meyve alıyorum da dışından iyi olup olmadığı görünüyordu.

"Neye gülüyorsun?" Cahit abinin sorusuyla birlikte aklımdan geçeni söyledim.

"Ablam geldi aklıma, o da sürekli görümcesini anneme şikâyet ederdi," dedim içimi çekerek. Özlem ağır basıyordu bazen. Bir ay kadar önce gitmişti annem, arada telefonla konuşsak bile özlemiştim.

"İçtimadan sonra buradaki nöbet yerlerini bir kontrol et Emre. Geçenlerde şikâyet aldık, telefonda konuşup nöbeti ihmâl edenler varmış," dedi Cahit abi.

"Anlamıyorum abi, olayın ciddiyetinde değil çoğu. Ermenistan sınırındayız, herhangi bir ateş açılsa elinde telefonla nasıl karşılık verecek bu adamlar?" Sinirlenerek derin bir nefes verdim.

Bu yüzden Askeri Mahkeme'ye giden birçok asker vardı. Nöbeti ihmâl etmek suçtu ve askere gelen herkese en başta öğretilen kurallardan biriydi. Askeriye disiplin üzerine kurulu bir yapıydı. Eğer sınırları aşarsanız sonuçlarına katlanmanız gerekiyordu.

"Onları da anlamak lazım Emre. Çoğu evinden ilk defa uzaklaşıyor, daha yirmi yirmi iki yaşlarındalar. Aile hasreti üstüne bir de yâr hasreti var. Üç ay acemi birliğinde müsamaha gösteriliyor ama burada biraz daha sıkı tutmalıyız işi. O da bize bakıyor. Askerlik herkesin yapabileceği bir vatan hizmeti onlar için. Bu yüzden asker olmak kolay, asker kalabilmek zordur." Cahit abi arabaların olduğu garaja geldiğimizde anahtarını çıkarttı.

"Haklısınız komutanım. Sabah içtiması bitince geri kontrole gelirim." Cahit abi kendi arabasına ben kendi arabama geçtim, askeriyeye gitmek üzere.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now