6

1.8K 100 6
                                    

"O zaman neden izin verdin?" diye sordum sesim titrese de.

Emre ne olursa olsun beni o yolda durdurup, geri döndürür hatta beni eve kadar getirirdi. Ama o izin vermişti, takip etmem için. Elini belimden çekmeden, yerinde duruşunu dikleştirdi. Boynumdan nefesi geriye çekilince nefes aldım. Elindeki silahı kaldırırken gözümü kırpmadan elini izliyordum.

"Bunun için, sana zararı dokunan herkese ne olduğunu gör diye," dedikten sonra elindeki silahı ateşledi. Yerde yatan adamı alnının ortasından, tereddüt etmeden vurmuştu. O an anladım bana arkamdan sarılan adam Emre değil, Kurt'tu.

Ellerim titrerken, derin bir nefes aldım. Gözlerimi yerde yatan adamdan alamıyordum, daha doğrusu cesetten. Kurt kendini geri çekerken, bedenim boşluğa düşer gibi sallandı. Bunu gerçekten yapmış mıydı? Öldürmüş müydü gözünü dahi kırpmadan?

"Gamze'yi buradan çıkart." Kurt'un sesi kulaklarımda çınlarken, başımı yerden kaldırdım. Semih yaslandığı duvardan ayrılmış bana doğru ilerliyordu.

"Gitmemiz gerekiyor," dediğinde sözlerini zor da olsa anladım. Usulca başımı sallayıp Semih'in arkasından odadan çıkmak için hareketlendim. Kapıda öylece dururken Kurt'a baktım. Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerimizi buluşturdu.

"Geleceğim."

Kesin çıkan ses tonuyla gözlerimi ondan çekip, kapıdan çıktım. Evin kokusu tekrar ciğerlerime doldu. Rutubet değil, daha beter ve iğrenç kokuyordu. Daha fazla solumamak için adımlarımı hızlandırıp, bahçeye çıktım. Semih sigarasını yakmış, geniş gövdeli bir ağacın yanında durmuştu. Kurt'un yüzündeki o mimiksiz, sert ifadenin bir benzeri de onda vardı. Öylece dikildim kaldım bahçenin ortasında.

"Semih, sen şu taksici hâlen bekliyor mu bir bak, bekliyorsa onunla gidersin." Kurt kapıdan çıkar çıkmaz sözünü söylemişti. Benimle yalnız kalmak istiyordu.

"Keyfinize bakın," diyen Semih omuz silkip, aralık bahçe kapısından çıktı.

Kurt, yanıma gelip elimden tuttu. Beni bahçe kapısından çıkarttığı gibi evin önünde duran arabaya bindirdi. Kapıyı kapattıktan sonra sürücü koltuğuna geçti. Arabada nefes seslerimiz yankılanırken buz kestiğimi fark ettim. Sanki mühür vurulmuştu o an ağzıma, konuşsam, her şey daha kötü olacak gibiydi, ben de sustum.

Eve geldiğimizde sessizce ayakkabılarımı çıkartıp, arkasından girdim. Kapıyı kapatınca, bakışlarım boş salonda dolaştı. Banyodan su sesi gelince, banyoya girdiğini anladım. Üstümdeki ceketi ve çantamı girişteki askılığa bıraktım. Biraz önce yaşadığımız olayları henüz sindirememiştim, kafam o kadar karmaşıktı ki artık çoğu şey bana yabancı geliyordu. Sanki kendi bedenimde misafirdim. Olayları, görüyor, yaşıyor ama müdahale edemiyordum.

Sedirin üstüne oturup, banyodan çıkmasını bekledim. Birkaç dakika sonra banyonun kapısı asıldı. Elindeki havluyla yüzünü silerek çıktı. Hafif uzamış, kirli sakalları artık iyice kendini belli ediyordu. Daha önce hep tıraşlı gördüğüm yüzü, şimdi kirli sakallı başka bir sertliğe bürünmüştü. Elindeki havluyu askıya astığında başını kaldırdı ve göz göze geldik. Yüzü öyle ifadesizdi ki bir an aynı adam mı diye düşündüm.

Dış kapının zili çaldığında Kurt hareketlendi. Kapıyı açtığında ben de kimin geldiğini merak ediyordum. Semih ile yeni ayrılmıştık ve gelmeyeceğini düşünüyordum. Kurt kapıyı dikkatli bir şekilde açarken, eli belindeki silaha gitti. Her an tetikteydi. Kapıyı az bir şey açıp, gelen kişiyi görünce elini belinden çekip, kapıyı tamamen açtı. Tehlike yoktu.

"Hoş geldin," diyerek başını salladı.

"Hoş bulduk."

Daha önce duymadığıma emin olduğum sesin sahibi Kurt'un geri çekilmesiyle içeriye girdi. Otuzlu yaşlarının başında, sarışına yakın saçları ve açık teniyle Kurt'tan farklıydı. Onları birbirine bağlayan şey ise neredeyse birbirinin aynısı olan göz renkleriydi. Kurt'un göz rengi zümrüt yeşiliyken, içeri giren adamın gözleri safir yeşiliydi. Emre'nin bahsettiği istihbaratçı kuzeni olmalıydı. Ayrıca bu evi kimsenin bilmediğini düşünürsek de bu tahminim kesine dönüşüyordu.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now