Bölüm 3 / 👨‍✈️👩‍💼

180K 9.4K 2.3K
                                    

Sabah telefonum alarmıyla falan uyanmadım, yüzüne vuran güneş ışığıyla falan da değil. Tepemde dikilmiş cırlayan bir Seda'yla güne başladığınızı düşünün. Ya da düşünmeyin size de yazık.

" Gamze canım omlet çekti. Gamze kalksana ya ne uykucusun." Gözlerimi zar zor açıp saate baktım. Saat daha dokuzdu. 'Allah'ım neden ben ya neden?' diye söylendim içimden. Derin bir nefes alıp kalktım. Akşam yorgunluktan koltukta sızıp kaldığımdan her yerim ağrımaya başlamıştı.

"Tamam bir elimi yüzümü yıkayım yapalım omleti." dedim. Tabiki yapalım derken kendimden bahsediyordum tamamen. Yoksa Seda'nın magazin programı açıp kalktığım yere yatmasıyla hiçbir alakası yoktu. Hızla banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Su bile buzun erimiş haliydi. Üst kata sevgili odama çıkıp valizin içinden arayarak bulduğum kapşonlu sivitimi üstüme, panduflarımı da ayağıma geçirdim. Valizin kapağını kapatıp aşağı indim.

"Gamze çay suyunu koymuştum onu da demlersin." dedi Seda. Valla zahmet etmişsin Sedacım onu da yapardım ben! İçimden söylenerek mutfağa gittim. Anlamıyorum cidden millet doğurana kadar her işini kendi hallediyor bu kız da tık yok.

Hamileliğinin ilk 3 ayını da Ankara'da bizim evde geçirmişti. Kendi annesi bile tahammül edememiş birazda kaynananda kal diye bize postalamıştı. Sanmayın ki ben bu kıza şimdi sinirleniyorum. O üç ayı sürekli kusmak ve benim burnumdan getirmekle geçirdi.

Gamze susadım/Gamze acıktım/Gamze canım sebzeli makarna istedi/Gamze kustum kurduğu cümlelerin bazılarıydı sadece. Hamile kız yardım et sevap olur diyenler olacaktır kesin ama böyle bir şeye 7/24 kimse katlanamaz diye düşünüyorum. Üstelik size zamanında çok baskı uygulayıp çektirmiş bisine karşı. Ama ben halen sabrediyordum.

Çayı demleyip, omleti yaptım. Kahvaltılıkları çıkartıp, sofrayı da hazırladım. Çayları doldurup tabaklara omleti servis yaptım.

"Yenge kahvaltı hazır." dedim içeriye doğru. Biraz sonra gelen Seda sofraya bir bakış atıp oturdu. Ekmek sepetinden dün abimin gelirken aldığı ekmeği çıkarttım.

"O ekmek bayatlamıştır Gamze. Hemen ileride ekmek bayisi var lojmanın içinde. Hemen bir koşu alıp gelirsin sen." dedi.

"Yenge ne bayatlaması yumuşacık ekmek. Hem abim günlük ekmek mi alıyor?" dedim yaptığı saçmalığı yüzüne vurarak.

"Sabah alıyor ama geç kaldığı için alamadı bugün. Hadi git al yeğeninin canı istemiş." dedi gözlerini doldurarak. Ahh bir de durduk yere ağlamasından nefret ediyordum. Sinirle yerimden kalkıp montumu giydim. Cüzdanımı ve telefonumu alıp, botlarımı giydim.

Buz gibi havaya çıktığımda titredim. Resmen sabahın ayazında boştan yere evden çıkartmıştı beni. Beremi başıma geçirip uzun kestane rengi saçlarımı içine tıkıştırdım. Cebimden çıkarttığım kulaklığı telefonuma takarak müzik listemden Sezen Aksu/Şanıma İnanma'yı açtım.

Hızlı adımlarla tarif ettiği büfeyi aramaya başladım. Yakın dediği yer  lojmanın diğer çıkış kapısının önündeydi. Soğuktan titreyerek, uyuşan bacaklarımla büfeye ilerledim.

"Merhaba iki ekmek alacaktım." dedim. Asker yüzüme bile bakmadan ekmeği poşete koyup verdi. Parayı da bana bakmadan aldı. Biraz şaşırsam da Seda'nın dedikleri geldi aklıma 'Lojmanda askerlerin eşi, kızı oturduğu için askerler hiç bakmaz, konuşmaz genelde. Belki komutanının karısı yada kızı diyerek uzak dururlar. Aslında çevren de sürekli birilerini hissetmek başta korkutucu oluyor. Her an bir şey olucakmış gibi hissediyorsun. Bir zaman sonra alışıyorsun ama' demişti.

Bende buna yorup birşey demedim, ekmeği alıp ilerledim. Ekmek sıcaktı ve çok güzel kokuyordu. Açlığa dayanamayıp ekmeğimin ucunu kopartıp yemeye başladım. Çocukluğum gelmişti aklıma, fırından dönerken yapardım hep. Etrafıma bakarken küçük bir köpegin bana doğru geldiğini gördüm. Aramızda biraz mesafe vardı sanırım ekmeğin kokusuna acıkan bir ben değildim.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now