Bölüm 13 / 👨‍✈️👩‍💼

136K 7.2K 646
                                    

Valizden çıkarttığım kitabı okurken, yorgunlukla kanepeden bozma yatağımda uyuya kaldım.

Telefonum melodisi ile gözlerimi açtım. Odanın içi karanlık olduğuna göre epey uyumuştum. Yatağın kenarında duran telefonum halen çalarken abimin aradığını görüp açtım.

"Efendim abi" dedim.

"Abim geliyorum da bir şey istiyor musun?" diye sordu.

"Abi benim sevdiğim şu sütlü çikolatadan alır mısın?" dedim. Çocukluğumdan beri en sevdiğim çikolataydı sütlü olanları.

"Alırım tabi ki kahvede alıyorum o zaman abi-kardeş, çikolata-kahve gecesi yapalım Seda'yı uyutup" dedi gülerek.

"Duymasın abi artık salondaki koltuğa yatay geçiş yaparsın" dedim bende gülerek.

"Aramızda sır prensesim. Hadi geliyorum görüşürüz" dedi abim.

"Görüşürüz" diyerek telefonu kapattım. Annem ve babam dışında bu hayattaki en yakın bağımdı abim. Bana hiç bir zaman zarar vermemişti ama Seda'nın zarar vermesine de engel olamamıştı. Her zaman onun yerine özür dileyip, beni mutlu etmeye çalışmıştı. Sanki Seda üvey annem, abim öz babamdı. Çok komik bir durumdu açıkçası.

Bir ara evlenmeye karar verdiklerinde annem ısrarla "kesin büyü yaptırdı çocuğuma okuttu, üfletti" diye dolanmıştı etrafta. Böyle şeylere inandığım için çünkü dinimizde de büyünün yeri vardı bende düşünmedim değil. Ama abim Seda'nın hatalarını göremeyecek kadar seviyordu bence.

Kendi içimizde de öyle değil miyiz? Birisi size der ki 'Bak o kişi kötü sana karşı art niyeti var, uzak dur' Ama siz ne yaparsanız o kişiye olan güveninizden dolayı sorgulamaz bile 'O öyle biri değil' dersiniz. Ve sizin öyle değil dediğiniz kişi tam da öyle biri çıkınca üzülen, yıpranan taraf siz olursunuz.

Bende abime Seda'nın gerçek yüzünü göstermeyi bu yüzden bırakmıştım işte. Benim söylemem işe yaramıyorsa kendi görüp, anlamalıydı yoksa kötü olan hep ben olacaktım.

Yerimden kalkıp, yatağımı duzelttim. Petekteki arızaya halen bir usta gelmediği için oda kuzey kutbuyla, antartika arasında bir yerde sıcaklıktaydı. Üstüme kalın bir hırka geçirip aşağı indim. Börekleri yeniden ısıtıp, çayı demledim. Kapı çalınca elimdeki tabakları masaya bırakıp, kapıya ilerledim. Açtığım da abim ve başka birisi daha vardı. Otuzlu yaşlarında esmer, sivil giyimli, elinde alet çantası vardı.

"Hoş geldiniz" dedim kenara çekilirken. Abim ve gelen kişi içeri girdiler.

"Hoş bulduk abim beyefendi usta petek için geldi" dedi abim. Sonrada usta ile yukarı çıktık. Bu sefer toplu olan oda ile usta peteğin çürümüş borularını söküp, yerine yenilerini taktı ve gitti. Bizde yemek için sofraya oturduk. Seda abimle olan tartışmasından sonra sessizleşmişi. En azından abimin yanında bana laf sokmaya çalışmıyordu artık.

"Yarın yılbaşı için tugayda organizasyon var. Ben hazırlıyorum her şeyi aileler arasında olacak. " dedi abim.

"Süper" dedi Seda sevinçle. Böyle şeyleri hep çok severdi. Birde abimin alay komutanından sonra rütbesi en yüksek asker olduğu için hava atmaya bayılırdı. Asker eşleri arasında da bir kast sistemi vardı onlar da eş rütbelerine göre kendi aralarında sınıflandırılmıştı.

"Sen ne diyorsun Gamze?" dedi abim. Evde yalnız kalıp kafa dinlemek daha iyi bir seçenek olarak görünüyordu bana.

"Ben evde mi kalsam?" dedim.

"Ben düzenliyorum eğlenceli olacak" dedi abim gelmemi istediğini belirterek.

"Tamam abicim gelirim" dedim bende kırmayarak. Abimde gülümseyerek göz kırptı bana. Seda'nın sürekli abime soru sormasıyla geçen bir yemeğin ardından bende ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Buraya gelirken yanıma şık bir şeyler almamıştım. Seda'nın dediğine göre podyuma çıkan mankenler gibi hazırlanıyordu herkes.

Mutfağı toplayıp, yukarı odaya çıktım. Peteğin yapılmasıyla ısınmaya başlayan oda bana ilaç gibi gelmişti. En azından salonda yatmak zorunda değildim artık. Valizimi açıp içindeki kıyafetleri çıkarttım.

Her ihtimale karşı yanıma siyah bir elbise almıştım. Üstünde siyah delikler bulunan altında kalın bir astarı olan elibese beni kurtarırdı. Altına da bilekten tek bant siyah stiletto tam uyuyordu. Karar verdikten sonra valizimi geri topladım. Makyaj malzemelerimi getirdiğim için sorun yoktu. Elbiseye uygun takı olarak pırlanta taşlı küçük küpeler seçtim. Çanta olarakta siyah küçük yandan askılı olanı aldığım da sade ve şık kombinim tamamen hazırdı .

Odadan çıkıp aşağı indiğimde Seda yi salonun ortasında giydiği elbiseyle dönüp dururken gördüm. Abim gülmemek için dudaklarını ısırırken ben dayanamayıp kaynanamı koyverdim. Öyle çok gülüyordum ki abimde dayanamamış gülmeye başlamıştı.

"Ne gülüyorsunuz?" diye cırladı bize. Nefesimi toplayarak koltuğa bıraktım kendimi.

"Şahtın şahpaz olmuşsun" dedim üstündeki leopar desenli elbiseye bakarken. Elbise o kadar komik durmuştu ki o koca karnıyla kendine iki beden küçük elbiseyi giymiş ve dönüp duruyordu.

"Hayatım daha yeni bir sürü hamilelik almadık mı biz sana?" dedi abim. Dolabı tıka basa kıyafet doluydu. Hamile olması güzel oylanacağı anlamına gelmiyordu ama o üstende bedenini zorla içine soktuğu leoparlı elbiseyle ancak rezil olurdu.

"Hiçbiri şık değil hepsi gündelik. Şimdi ordaki kadınlar nasıl güzel giyinir" dedi kıskançlıkla.

"Güzelliğin değil rahatın önemli yenge hamilesin sen sonuçta. Zavallı yeğenim sıkışıp kaldı orda" dedim.

"Siz ne anlarsınız zaten güzellikten" dedi sinirle odasına giderken. Arkasından gülen abim ve beni bırakarak.

"Abi beni ciddiye almıyor ama sen söyle herkes güler orada rezil olur oturur ağlar sonra" dedim uyararak. Kesinlikle Seda yi düşündüğümden değildi, bizi rezil eder geceyi burnumuzdan getirirdi.

"Tamam abim sen merak etme ben hallederim. Senin kıyafetin var mı? İstersen yarın kasabadan bir şeyler bakalım" dedi abim. Kasabada üç tane giyim mağazası vardı.

"Yok abi buldum ben bir şeyler. Bütün askerler gelecek mi?" dedim merakla. Emre'nin gelip gelmeyeceğini merak etmiyordum tabi ki.

"Evli olanların hepsi gelecek aileleri ile birlikte. Neden sordun abim?" dedi tek kaşını kaldırıp imayla.

"Zahide teyze ve Cemre gelecek mi diye abi neden olacak. Sanki başka birini tanıyorum" dedim umursamaz davranarak. Abim tamam anlamında başını sallayınca derin bir nefes verdim.

"Bilgisayarı getirdim sana akşamları sıkılıyorsun diye film falan izlersin" dedi abim yanındaki bilgisayar çantasını bana uzatarak. Abimin iş yerinde kullandığı kişisel laptopuydu. Sevinçle aldım elinden.

"Ben isteyince getirme zaten" dedi Seda odadan çıkarken. Bir kulağının burada olduğunu biliyordum zaten.

"Sen isteyince de getiriyorum Seda" dedi abim tartışma kabuk etmez bir tonda. Daha fazla yanlarında kalmak istemediğim için bilgisayarı alıp ayağa kalktım.

"Size doyum olmaz ben gidip film izleyeceğim" dedim.

"Tamam prensesim" dedi abim.

Mutfağa gidip bir paket cips ve kola aldım kendime. Sonrada yukarı odama çıkıp, yatağın üstüne oturdum. Bilgisayarı açtığım da askeri dosyalar çıktı karşıma. Abimin evrak işleri olduğunu bildiğim için onlara hiç dokunmadan direk wi-fi'ye bağlanıp interneti açtım. Film araştırması içine girmiştim. En sonunda bulduğum komedi filminde karar kıldım. Filmi açıp kola ve cipsimi aldım kucağıma. Film ilerlerken bastıran uyku ile yatağa iyice kıvrıldım ve gözlerim kapanırken laptopun ekranını kapattım.

"Tık"

"Tık tık"

Gözümü zar zor açtığım da etrafın ayrılığından sabah olduğunu anladım.

"Tık" Beni uyandıran ses tekrar gelince cama atılan taştan geldiğini anlamam uzun sürmedi. Sorun şuydu ki sabahın köründe pencerene kim taş atıyordu?

Bölüm ithafı- fatmaattnn / SeherNariOlcasoz

Oy vermeyi unutmayın lütfen. ⭐

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now