20

6.6K 304 4
                                    

Aşk...

Tek kelime hayatımıza bu kadar yön verebilir miydi? Benim hayatımı değiştiren tek bir kelime olmuştu. Bir gün bana deseler ki aşk uğruna öleceksin, öldüreceksin inanır mıydım bilmiyorum. Ama kesin olan bir şey var ki artık birini çok sevmek ne demek öğrendim. Kalbinin her odasının ayrı ayrı biri için çırpınmasının ne demek olduğunu öğretti bana. Öyle kolay da olmadı üstelik tenimi kazıyıp altından yeni bir ten çıkartacak kadar ıstırap dolu bir acıyla kavrulurken yaşadım ben bu büyük aşkı.

Kurt...

Aklımı başımda tutan tek adam, kalbimin yegâne sahibi olan adam. İsmi bile geçse her an kalbimin ritmini değiştirme hakkına sahip olan tek adam. Çok sevmek değildi bu, kendini onun önüne koymak sadece sevilerek yapılan bir eylem olamazdı. Tek taraflı olsa cehennem olacak bu durum çift taraflı olunca cenneti ayağınızın altına seriyordu. Cehennemi de tattım, cenneti de ama olacaksa sonumuz onunla cehenneme bile razı geliyordu ruhumun bulandığı adamla.

"Yine yakaladım seni," dedi zümrüt yeşili gözler toprak rengi kahvelerimi esareti altına aldığında.

"Yakalanmaktan korkan kim." Saatlerce bıkmadan onu izlemek yapacağım en güzel uğraştı benim için.

"Gamzelim." Elini kaldırıp saçlarımın arasına daldırırken pürüzsüz ses tonuna eklenen sahiplik ekiyle yüzümde gülümseme büyüdü.

"Bazen sana bakarken bile seni özlüyorum. Bu normal mi?" Tenimde gezinen eli duraksadı kısa bir an, saçlarımda olan gözlerini bana çevirdi.

"Ben sensizlikle çok sınandım bu soruya cevap vermek demek duyacaklarının canını yakması demek. Özle sevgilim, beni öyle çok özle ki bir daha benden gidemeyesin." Gözlerinden geçen kırgınlık bana bir zamanlar onu geride bıraktığımı hatırlattı. Çok yağmur yağıyordu o günde ama gözlerimdeki yaşların aksine tenimde soğuk izler bırakmıştı.

"Çok mu korktun?" Fısıltım sessiz olsa da beni duyduğunu biliyordum, o her zaman beni duyardı.

"Çok korktum."

Beni kendine çekip kollarının arasına aldığında o günü yeniden hatırlamış gibi sıkı sıkı sarıldı bana. Kelimeler çekildi aramızdan ve onun sesi yankılandı kulaklarımda bir kez daha.

Gitme...

Benim gitmem gerekti onun kalması. Şimdi düşününce o kadar çok gitmiştim ki ben Emre'den, her gidişim yine onun kalbine çıkan bir sokakta bırakıyordu beni. Ben kendimden bile gitmeye kalkmıştım ama ondan gidememiştim. Hem bırakmam gerekiyordu hem de sıkıca sarmam. Ben bıraksam o bırakmazdı biliyordum, belki de bu yüzden bu kadar direniyordum.

"Bizimkiler gelecek birazdan, dışarı çıkalım ya da evde oturalım sen nasıl istersen." Bir babanın şefkatini ve bir âşığın sıcaklığını anımsatan kollarının arasında ömrüm boyunca kalabilirdim.

"Dışarı çıkalım, biraz nefes almak istiyorum. Ayrıca herkesle paylaşacağımız güzel haberlerimiz de var," dedim elim karnıma giderken tebessüm edip.

Başını gömdüğü saçlarımdan derin bir nefes alırken "Olur," dedi.

Geri çekildiğimizde hazırlanmak için giysi dolabına yöneldim. Kapının zili çalarken Emre aşağıya indi. Biraz sonra gürültülü konuşma sesleri içeriyi doldururken tebessüm ettim. Kocaman adamların kendi aralarında ne kadar çocuk olduğunu bilmek onları böylesine mutlu görmek iyi geliyordu bana.

Çıkarttığım kot pantolonu ve tişörtle üstümü değiştirip makyaj yaptım. Saçlarımı tarayıp son zamanlarda hoşuma giden bandanalardan birini alıp saçlarımı geriye doğru itip taktım. Perçemlerimi kenarlardan çıkarttığımda gayet hoş durduğunu fark ettim. Aynada son kez kendime bakıp küçük bir çantaya attığım cüzdan ve telefonumla aşağıya indim. Salonun ortasındaki koltuklarda oturan adamların gözü merdivenlerden inerken bana döndü.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now