17

4.8K 264 3
                                    

Düğün zamanı yaklaştıkça içim de garip bir heyecanla doldu. Emre göreve gideceği için de tedirgindim. Son zamanlarda oldukça garip bir dönem atlatmış, tamamen huzura kavuşmuştuk. Hafta sonu rütbe yükseltme sınavları olacaktı. Annemin ısrarıyla Ankara'ya gidecektim ben de Emre görevden dönene kadar. Zaten döndükten bir hafta sonra düğünümüz olacaktı. Çok az kalmıştı...

Yan yana hazırladığım iki küçük bavul yatağın üstünde duruyordu. Birisi Emre içindi sınır dışına gidiyordu, diğeri benim içindi. Ankara yolculuğumda lazım olacakları almıştım yanıma. Üç hafta sonra bütün eşyalarımla birlikte tamamen bu eve dönmüş olacaktım. Her şeyin hazır olmasıyla sandalyenin üstünde duran Emre'nin tişörtünü de kendi bavuluma attım. Ne var canım yanlışlıkla bavulumun üstüne düşmüş olabilirdi. Fermuarlarını çekip kapattım.

"Hazır mısın Gamzelim?" Emre'nin seslenmesiyle bavulu yere bırakıp ona doğru döndüm. Diğer bavulu da yanına indirmiştim.

"Evet hayatım, sabah sen gidince ben de taksiyle havaalanına geçeceğim." Gülümsediğimde bu durumdan hoşlanmadığını biliyordum. Beni tek bırakmayı sevmiyordu.

"Bir an önce döneceğim sana zaten çok uzamaz görev sınav olduğundan kısa süreliğine gönderiyorlar." Ellerini belime koyup kendine doğru çektiğinde boynuna doladım kollarımı. Parmak ucumda yükselip yanağına dudaklarımı bastırdım.

"Beni düşünme, annemin sonunda kızım gelin oluyor adlı eserini dinleyip bol bol hayırlı olsun demeye gelen misafire seni anlatacağım. Çok dikkatli ol damat bey düğünden önce aksilik istemiyorum." Gözlerine bakarak ciddi bir şekilde konuştuğumda sonunda o da gülümsemişti.

"Her bir sözünüz benim için emirdir Gamzeli Hanım." Kendine doğru biraz daha çektiğinde sıkıca sarıldı bana. Derin bir nefes alırken bu güzel anlarımızın hep sürmesini istedim.

Sabah erkenden yola çıkacağını bildiğim için bu anın tadını çıkarttım. Bugün de erken uyanmıştık ve sabah da erken kalkacaktık. Yatağa yattığımızda Emre'nin göğsüne doğru uzandım. Elleri uzayan saçlarımın arasında usul usul dolanırken gözlerimi kapattım. Her zaman bu adamın sıcaklığına kayıtsızca kendimi kolaylıkla bırakabileceğimi biliyordum. Kolları sanki beni sarsın diye vardı, göğsü beni saklamak için bu kadar genişti ve elleri hep soğuk olan ellerimi ısıtmak için sıcaktı. O beni tamamlıyordu.

Gözlerimi açtığımda gün doğmak üzereydi. Emre gece uyuduğumuzdaki gibi sıkıca sarıyordu beni. Kolları arasından çıkmak istemesem de gitmeden bir şeyler yemesini istiyordum. Yataktan kalktığımda sessiz adımlarla odadan çıkıp aşağıya indim. Mutfağa geçtiğimde zamanım çok olduğu için Emre'nin en sevdiği böreği yapmaya başladım. Diğerleri de yesin diye iki tepsi hamur açmıştım. Birini peynirli diğerini kıymalı yaptığım börekleri fırının derecesini ayarlayıp içine koydum. Mutfağı topladıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Saat altıya gelirken böreği fırından çıkartmış, çayı da demlemiştim. Emre kahvaltıdan sonra askeriyeye gidecekti, ben de öğlen çıkacaktım yola.

Merdivenleri çıkıp Emre'yi uyandırmak için odaya girdim. Yastığıma sarılmıştı. Cebimden çıkarttığım telefonumla birkaç kez fotoğrafını çektim. Emre'yi uyurken çektiğim bir fotoğraf albümüm vardı. Klasörü görmesin diye gizlemiştim, görse bir şey demezdi ama sadece bana özel olsun istiyordum. Yatağa yaklaşıp üstüne anladığımda beni tuttuğu gibi altına aldı. İki elimi yatakta geriye doğru bastırıp kıskacı altına almıştı. Göz göze geldiğimiz an çatılan kaşları düzelirken güldüm.

"Bir gün çok fena olacak," diye üstüme doğru eğildiğinde sıcak nefesi boynuma değdi.

"Ne yaparsın sevgilim başına bu belayı aldın bir kere." Dudağımı ısırıp haylaz bakışlarla ona baktım.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Where stories live. Discover now