0.1

1K 133 203
                                    

Kafanızın karışmaması için:
Sky, Seungmin'in kitapta ki ismi ama seungmin diye geçecek ficte. Diğerlerinin de aynı şekilde. Sadece gereken ayrım yerlerinde ingilizce isimlerini kullanacağım. Umarım anlatabilmişimdir.
Oy ve yorum⚜️
•••

Titriyorum.

Olduğum yerde, tam pencerenin önünde kendi kafamda kurduğum imparatorluğun afişinin geçişini izlerken tirtir titriyorum. Nefesim kesilirken olayı anlamaya çalışıyor ancak başaramayıp sadece nefesime odaklanıyorum.

Mantıksız çünkü.

İeltra, benim hayal gücümün eseriydi. Her detayına kendim karar verip ince eleyip sık dokumuştum. Olayları daha iyi anlatabilmek için yapmıştım bunu. Dünyada böyle bir yerin olmasına imkan yoktu.

Hele içinde bulunduğum bu oda... Eski zaman filmlerinin odası gibiydi. Masada altın duruyordu. Masada ieltra halkının para birimi olan altın duruyordu!

"Rüyadayım. Evet. İmkanı yok bunun. Acaba shifting miydi neydi onu mu yaptım bilmeyerek ben-"

O an karnıma giren ağrıyla iki büklüm oldum. Çok ani bir sancıydı.

Hey... R-rüyada acı hissedebiliyor muyduk ya?

Yavaştan sıcaklamaya başladığımda pencereye yöneldim. Dışarı baktığımda ise halkın gülüşerek ellerinde bayraklarla gezdiğini görmüştüm. Bunu yaptıkları gün kitapta sadece kuruluş günüydü. Şimdi ne ala-

Bacaklarım kendini taşımayı bıraktığında yere düştüm. Çok garip hissediyordum kendimi. Vücudum yanıyor bacaklarım titriyordu. Derin bir nefes aldım ve zor da olsa masayı tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım. O sırada masanın üstünde ki şişe gözüme çarpmıştı.

Hadi oradan amınakoyayım

"Şaka ya bu. Yani çok komik valla çok komik. Bitirin şu şakayı da evime götürün beni. Ciddiyim. Felix senin fikrin demi? İstediğine uymadım diye yapıyorsun demi?" Yutkunarak devam ettim. "Herşey bir yana ne yaptınız lan bana?! Bir de sağlama alıp bastırıcı iksir koymuşlar. Çok hayran kaldım. Aklımdaki şişe cidden bu ta- Tanrım!"

Dengemi kaybetmemle yere düştüm. Masa da benimle birlikte yere düşmüş iksir ise gözüme sokulmak istercesine tam yanıma gelmişti. İnledim. Saçımı çekip bacaklarımı oynattım ancak bu hissiyat geçecek gibi değildi. Afrodizyak gibiydi. Çok... Çok...

Dayanamadığımda en fazla ne olabilir ki diyerek şişeyi açtım ve mavi sıvıyı kafama diktim. Tadı pamuk şeker gibiydi. Aynı kitapta anlattığım gibi...

Ağlayabilirim şu an. Ki ağladım da.

Gözyaşlarım parkeyi ıslatırken burnumu çeke çeke ağladım. Bacaklarımı kendime çektim, iyice küçülüp yok olmayı dinledim. Ancak olmamıştı. Uyandığımda bile olduğum yerdeydim.

Ben gerçekten de ieltra'daydım. Kendi yazdığım romamın içinde...

Yavaşça yavaş kendime gelince kolumdan destek alarak ayağa kalktım. Ne yaparım nasıl kendi evime dönerim bilmiyordum ancak şu an hayatta kalmaya odaklanmalıydım sanırım. Ayrıca ben yatarken bir gün geçmişti çünkü güneş şu an yeni doğuyordu.

Ah... Hala inanamıyorum. İnanmakta istemiyorum.

Yutkundum. Boğazım ağrıyordu. Başımda ağrıyordu. Şu an bunlara bile ağlayabilirdim.

Yavaşça ilerledim ve odanın en uç köşesinde ki aynanın yanına geldim. Gördüğüm kişi kendimdi. Her zaman ki halimdi. Tuaf bir şey yoktu yani. Sadece kıyafetlerim eski tarzdı ve az önce ki olay sayesinde dağılmış gözüküyordum. Reenkarnasyon değildi yani. Birinin yerine geçmemiştim. Direk, sanki buralıymışım gibi var olmuştum.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now