2.9

596 72 76
                                    

Oy ve yorum 🌪️
•••

Evet sayım vakti.

İçine herşeyi tıktığım ve yolculuğumun başından beri benimle olan çok amaçlı çantam, içimden belime ne olur ne olmaz diye sardığım hafif zırh, boynuma astığım dürbünüm ve bileğimde feromon saldırısı için arttırıcı olarak taktığım büyülü taşlar.

Hazırım. Hemde tamamen.

Kollarımı esnettim ve çantamı da takarak son kez aynadan kendime baktım. Rhino'yu uyuttuktan sonra evime gelmiş ve herşeyi hazır etmiştim. Bu sırada Samiel'in yardımıyla beni kimse görmemişti ve bir süre de görmeyeceklerdi. Ona bu konuda güveniyordum. Masum insanların üzülmesini istemezdi. Bu yüzden de dört gün boyunca benim için çalışsalar dahi akıllarına gelmeyecektim.

Ah. Özür dilerim Gahyeon ve Handong noona. Hele Seungmin... Gönlünüzü sonra alacağım söz. Her şey için teşekkürler. Şimdi ise bulmam gereken bir çiçek var.

Odamdan çıktım ve boş koridorda yürüyüp dükkana indim. Evim dükkanın üstünde olduğundan maalesef buradan çıkmam gerekiyordu. Gerçi maalesef diyemezdim. Yanımdan geçen Gahyeon noona beni görmemişti. O görmediyse kimse beni görüp soru yağmuruna sokamazdı. Dikkatli noonamdan bir şey kaçamazdı çünkü.

Kapısı açık dükkandan da çıkıp kendimi dışarı attım. Son kez kiremit tonlarındaki dükkana baktıktan sonra derin bir nefes alarak yürümeye başlamıştım. Bu, burayı ikinci kez arkamda bırakışımdı. İlkinde Seungmin'i kurtarmak içindi. O uzun dolu dolu yolculukta ise Rhino ile tanışmış ve diğerleriyle de sohbet eder hale gelmiştim. Bana çok şey katmıştı. Biraz başarı biraz aşk biraz da acı. Bu yolculuğum ise başlı başına tehlikeliydi. Zaman kısıtlaması olsun çiçeğin tam nerede olduğu bilmemek olsun sıkıntıydı.

Hele bu dünyadaki ben ve beni öldürmeye çalışan kişi... Ah tanrım. Acaba yanımda bir koruma felan mı talep etseydim? Sahi. Kızıl prens öyle işini şansa bırakan biri değildi. Belki de Lewis beni takip ediyordu ancak ben fark etmiyordum. Sanırım bu ihtimale güvenip dik duracağım. Evet evet.

Meydandan ayrılıp ormana doğru yol almaya başlayınca hızımı arttırdım. Tek ipucum dağda olmasıydı. Şansa bakın ki bir iyilik edip tek bir dağ koymuştum ülkeye. Gerçi buna rağmen bulamamaları çok daha kötüydü. Yüzümü eşkitip önümdeki yıkılmış ağacın üstünden atladım. Agh. Chris'in fark edemediği bir çiçek detayını asla vermemeliydim. Ne güzel öyle olmasa ona sorar o da saniyeler içinde yanımıza getirirdi.

Sonuçta yeryüzünün hakimiydi.

Tam bir imparatorun gücüydü onunki. Surları koruyor, ülkeye bolluk vererek haritayı düzenliyordu. Nazik kişiliği de bunu tamamlıyordu adeta. Saldırı türünden ziyade kalkan sayılsa da o da çok güçlüydü. Sadece arkalarda kalıyordu. Malum sevgilimin aksine insanlara toplu ceza vermek gibi bir fantezisi yoktu.

Tanrım... Geçen gün etrafta gezinirken birinin 'Son prens bunları hep sevgilisiyle kavga ettiği için yapıyormuş. Sevgilisini bulup ona yalvarmalıyız. Bu kavgaları yüzünden krallık çökecek.' dediğini duymuştum! Resmen benim yüzümden algısı olmuştu insanlarda!

Şey pek yanlış sayılmaz gerçi ama ama olsun! Ben mi dedim benim için endişelen adamlara kan pardon fırtına söktür diye!

Önündeki çukuru da dikkatlice geçtim. Kafamda Rhino ile kavga ederken dağa doğru yürüyordum şu an. Oysa bir saat önce onu yorgun görünce içim burkulmuş kalbim sızlamıştı. Sanırım buna aşk deniliyordu. Yüz yüze gelince yumuşak felan.

Derin bir nefes aldım ve bu seferde koşmaya başladım. Dikkatliydim ama hızlı olmamda gerekiyordu artık. Ayrıca kötü birinin takibindeysem yavaş olmak beni sadece açık hedef yapardı. Çukurları atladım yerdeki dalları eze eze dağa doğru yol aldım. Kırmızı içine doğru sarı olan bir çiçek arıyordum. Parlayan ve içindeki tanecikleri etrafa yayılan. Yani gördüğüm an o olduğunu fark edebilirdim. Önündeki odunları atlatıp ellerimi iki yana açtım. Havanın güzel kokusu içime dolarken parmaklarıma da ağaçların yaprakları değiyordu. Yeşil kocaman yaprakları olan ağaçlardı bunlar. Çok güzeller-

Cruel author •Jeongho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin