0.8

632 112 175
                                    

Oy ve yorum💙
•••

"Bu şey..." Çantamı eline alıp garip bakışlar eşliğinde incelediğinde güldüm. Sevdiği ve ihtiyacı olan eşyalarını içine koymuştum. Kabul etmeliyim ki hayatımı kurtarıyordu bu limitsiz küçük çanta. Başkentte dönünce kızlara tekrar teşekkür etmeliydim.

"Başka bir şey kaldı mı?"

Çantaya bakmayı kesip bana baktı. Kararsız olduğu belliydi. Her ne kadar acı çekse de burada yaşamıştı ve kim olduğu veya neden bunları yaşadığını bilmezken hiç bilmediği bir yere gitmek onu zorlayacaktı.

Bunun farkındaydım.

Ama bu sorunu çözebilecek tek kişi bendim ve bunun için uğraşıyordum zaten.

"Seungmin." Ellerini tuttum ve gülümsedim. "Tam olarak ne yaşadığını bilmiyorum ancak bunu atlatabilirsin. Sen gökyüzüsün bende omegasıyım. Bence başından beri çok uyumluyuz. lütfen arkadaşlığımı reddetme."

"Hayır. Hayır asla reddetmiyorum. Ben..." Elimi sıktı. Dudağını dişledi sonraysa derin bir nefes aldı. "Beni hiç bırakmayacaksın. Söz mü?"

Bu sorusuna karşılık ellerimizi ayırdım ve tuttuğu çantanın içinden lunatic'i çıkardım. Ne yapmak istediğimi anlamış gibi o da taşı tuttu. "Birbirimizi hiç bırakmayacağız."

"Birbirimizi hiç bırakmayacağız."

Taş sadece somutlaşsın diyeydi ama sayesinde rahatladığını hissetmiştim. "Gidelim mi?"

Başını salladı ve taşı sol eline alıp sağ elini bana verdi. Böylelikle ellerimiz kenetlenmiş ve her anlamda hazır olmuştuk yolculuğumuza.

Tek bir hedef vardı. Vita'yı deltsasına götür. Ve lütfen bunu ölmeden yap.

Minho'yu da görmeye gidebilirdim aslında. Evet yani hem o beni korurdu Seungmin'i de bilmediğine gör-

"Yine o alfayı düşünüyorsun değil mi? Onu düşünürken gözlerin mavi mavi parıldıyor."

"Ha-hayır ne düşünmesi ne alfası. Alfa kim alfa yok."

O kıkırdarken elinden çekip buraya girdiğim raf kılıklı gizli kapıya yönlendirdim onu. Şu an resmen benimle dalga geçiyordu. Hayır yani yeni arkadaş olduğumuzdan alınır diye yalandan kızamıyordum da. Garip bir ikilem içindeydim.

Rafın önüne geldim ve sanki arıyormuş gibi kitapları çekmeye başladım. Tabi ki mor kitap olduğunu biliyordum ama ona belli edemezdim. Hayatla ilgili bilgisi olmasa dahi zekiydi.

En sonunda mor kitabı çektim ve kapının açılmasını izledim. Tepkisini görmek için heyecanla ona baktığımda gözlerinde ki saf heyecan beni tamamen tatmin etti. Bu bile mutlu etmişti beni.

Elini iyice kavradım ve içeriye adım attım. Karanlıktı ancak yol düz olduğundan telaş etmiyordum. Bu yüzden kapıyı geri kapadım ve elini güven vermek istercesine sıktım. "Buradan geldiğim için yolu biliyorum Seungmin hatta direk düz olduğundan korkmaya da gerekli yok. Bana güven."

"Güveniyorum."

Görmeyeceğini bilsem dahi gülümsedim ve yürümeye başladım. Uzun bir yol vardı bizi bekleyen. Bu yüzden de konuşup kaynaşmak daha mantıklıydı sanırım.

"Hadi yol boyunca konuşalım. Ne konuşalım?"

"Alfanı sevdiğini nasıl anladın?"

"Heyyy" durup ona döndüm. Görmeyecekti ama olsun kaşlarımı yine de çatmıştım. "O benim alfam değil. Dediğim gibi sadece etkileniyorum ondan çünkü o hem iyi hemde korumacı biri."

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now