1.1

803 116 269
                                    

Oy ve yorum 🌨️
•••

Bildiğimiz şeyler bazen üstümüze ağırlık yapar ya hani. Kendimizi şanslı saymamız bir anda yok olur ve sadece olayın karmaşıklığında buluruz kendimizi. İşte tam şu an böyle hissiyordum...

Derin bir nefes alarak arkamdaki Rhino'nun zihnimi bulandırmasını engellemeye çalıştım. Sonuçta o bir alfaydı. İster istemez ondan etkileniyor ve her istediğini yapar hale geliyordum.

Daha doğrusu normalde böyle olması gerekirdi. Ben Yang Jeongin ise bir istisnaydım. Yazar olduğum için değil. İradem yüksek olduğu için farklıydım herkesten.

"Majesteleri." Belimi sardığı kollarını tuttum. Vücudunu bana yaslamamış ve özel alan tanımıştı. Bu işime ve hoşuma giderken hafiften ona doğru döndüm. "Sakinleşmelisiniz."

"Bana ne yaptığının farkındasın." Dudaklarını kulağımın altına bastırdığında titredim. Bu halim hoşuna gitmiş olacak ki kendini geri çekmeden kıkırdadı. "Değil mi güzel omegam?"

Başından beri bana ismimle hitap etmeyip hep omega diyen o, birkaç seferdir aitlik ekliyordu kelimeye. Yutkundum. Kulağa güzel geliyordu ama... Aramızda daha bir şey oluşmamışken bunu yapması ve beni bir birey olarak tanımaması hoşuma gitmiyordu.

"Sizde ne yaptığınızın farkındasınız."

Kafasını boynumdan kaldırıp tam olarak ona döndüm. Gözleriyle kesişmişti o an gözlerim. Kırmızı gözlere dönüşmüştü kahvelikleri ve o kadar fazla parıldıyordu ki resmen ben kızışmadayım diye bağırıyordu. Yutkundum ama yine kendimi geri çekmedim. Haklıydım. Hakkımı da savunacaktım.

"Farkındayım ama seninkilerin yanında bir hiç."

"Hah. Öyle mi?" Sinirlenmem sayesinde kendime tam anlamıyla gelip alayla güldüm ona. Farkındaymış ve benimkiler yanında bu bir hiçmiş hm? Komik. Hemde çok komik.

"Güzel. Bu karara varmanızla artık konuşacak bir şeyin kalmadığını düşünüyorum. Şimdi izninizle."

Kollarını çözdüm ve yanından geçmek için hareketlendim ancak beni bırakmamış aniden döndürüp sert bir şekilde duvara yaslamıştı. Acıyla inleyip gözlerim kocaman bir şekilde ona baktım. Normal bir şeymiş gibi bana çatık kaşlarıyla bakıyordu. "Sinirlendiriyorsun."

"ASIL SEN SİNİRLENDİRİYORSUN!" Yüzlerimiz bu kadar yakınken imparatorluk prensine bağırmam ne kadar doğruydu bilmiyordum ama tutamamıştım kendimi. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapadım. Cidden... Neden bu zamanda gelmek zorundaydı ki? Daha Sam olayını tam düşünmemiştim. Planlarım birbir yeri boylarken ne diye gelmişti ki?

"Omega." Bacağımı tutup kaldırsa da ses etmedim. "Omegamm" kaldırdığı bacağım sayesinde daha da yerleşti yerine ve bedenlerimizi iyice temas ettirdi. Yutkunsamda karşılık vermedim. Bedenime dokunuyor, bacaklarımı okşayıp arada belimi tuttuğu elini oynatıyordu ama bundan tiksinmiyordum. Şu an bana ne yapsa kabul edecek kıvamdaydı bedenim ama gururlu tarafımda susmuyor, o elleri oradan çek diyordu.

Ben gururlu bir insandım.

Kaldırdığı bacağımı indirdim ve gözlerimi açıp tam gözlerinin içine baktım. Onun bakışları ise hala boynumdaydı. "Ben yanlış bir şey yapmadım." Derin bir nefes alıp devam ettim. Sonuçta o sinirliyse bende sinirli, o kırgınsa ben daha kırgındım. "Ayrıca konuşmak istediğim kişi Minho'ydu. Prens Rhino değil. Bunu fark etmenizi umuyordum."

"İsmim dudaklarına çok yakışıyormuş. Bunca zaman kendimi bundan mahrum etmişim demek ki."

"Evet. Kendini benden sakındığın doğru."

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now