0.5

792 115 285
                                    

Oy ve yorum💜
•••

Bilincimi kaybettiğimde aklımda iki olasılık vardı. Birincisi, bu dibi görünmeyen uçurumdan düştüğümde korkarak gerçek dünyamda uyanacak olmam ikincisi ise gerçekten ölüp hayatımın burada sonlanacağıydı. Yani sadece iki seçenek gelmişti aklıma. Ki bana kalırsa en mantıklılarda bunlardı.

Lüks bir konakta uyanmak değildi.

Yavaşça yattığım yataktan doğruldum. Bedenimin her yeri ağrıyordu resmen. Hayatta olduğuma göre yere düşmemiştim ama basınç beni bu hale getirmiş olmalıydı. Agh. Başım cidden ağrıyordu.

Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve bir süre de böyle durdum. Şu an nerede olduğumu bilmiyordum ancak hiç telaş edipte ortalığı birbirine katasım yoktu. O düşüş anı beni cidden etkilemişti çünkü... Çünkü çok kötüydü.

Gözlerim dolmaya başladığında burnumu çektim ve gözlerimi sildim. Ağlamamalı ve sorun odaklı gitmeliydim. Bu kitabı mutlu sona ulaştırınca kendi dünyama geçebileceğimi düşünüyordum çünkü.

Annem. Babam. Arkadaşlarım. Hyunglarım.

Az önce ağlama hedef odaklı git diyen bendim ama bir anda seslice ağlamaya başlayan da bendim. Herşey üst üste gelince sinirlerim iyiden iyiye yok olmuştu. Cidden. Ben annemi özledim ben... Ben babamı çok özledim.

"İyi misiniz?"

Yanımdan gelen sesle irkilip yerimde sıçradım. Beta olduğunu belli eden sarışın bir erkekti karşımda ki. Geldiğini fark etmemiştim.

"Ben bu konağın çalışanlarından biriyim. Efendimiz size iyi bakmamız gerektiğini belirtti ama siz böyle ağlayınca-"

"Efendiniz kim?" Sanki az önce hıçkırarak ağlayan ben değilmiş gibi sertti sesim. Boğazımı temizledim ve gözlerimi silerek tam anlamıyla baktım ona. "Şu an neredeyiz ve efendim kim?"

"Burası Lynia krallığının en güzel konaklarından biri olan Geoseat. Efendimiz ise... Minho. Efendi Minho."

"Minho mu?"

Başını sallayıp beni onayladığında kaşlarımı çattım. Bana güven demişti beni uçurumdan atmadan önce. Nasıl yaptığını bilmiyordum ama cidden beni kurtarmış hemde krallığın içine sokmuştu. Bir dakika.

"Minho. Minho nerede? İyi mi? Yanına gitmek istiyorum."

Ayağa kalktım ve tam karşısında dikildim. Bu kadar hızlı olmamı beklemeyen çalışan ise şaşkınca gülümsemek ile yetinmişti. "Bayım efendimiz şu an burada değil. Çok önemli bir işi olduğundan sizinle sonradan görüşeceğini belirtmemi istedi. Ayrıca burada güvende olacağınızı ve bu konakta yaptığınız herşeyi kendisinin ödeyeceğini de söyledi."

"Ama o iyi değil mi?"

Sanki tuaf bir şey söylemişim gibi baktı bana. Sanki iyi olmamasına imkan yokmuş gibiydi suratı ancak bu yüz ifadesini hemen bozup tekrar gülümsemeye döndü. "İyi bayım. Efendimiz gayet iyi."

Kafamı anladım anlamında sallayıp yatağa geri oturdum. Cidden... Kocaman adamı ayağının altına alabilecek baskın feremonlu kılıçlı bir dükkan sahibi ha? Üstelik lüks bir konağın çalışanı bile ona efendim olarak sesleniyor.

Muhteşem.

"Minho. Bana yalan söyledi değil mi? Ah şey aslında bunun farkındaydım ama... Hm şey... Seni tuttuğum için kusura bakma. İyiyim ben gidebilirsin."

Ağzını açıp bir şey söylemek istese de geri kapadı sarışın. Arkasını dönerek odadan çıktığında artık emindim.

O bir askerdi.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now