1.5

704 100 280
                                    

Oy ve yorum🌪️
•••

Rhino'nun bakış açısıyla:
-Jeongin'in bayıldığı gün-

Hayatım boyunca... Sevdiğim herşeyi kaybettim.

Teker teker öz babam denilen kişi tarafından elimden alındı herşey. Birini sevdiğim an öldü. Bir şeyi beğendiğim en kırıldı. Döngü oluştu hayatımda. Seversen yok olur. Ağlarsan toz, isyan edersen de acı olur.

Sus. Varlığını hissettirme. Üvey annenin işlerini yap. Üvey abine yaklaşma. Annenin dediklerini dinleme. Abinin çığlıklarını görmezden gel.

Benimde bir sınırım vardı ve bu sınır çoktan geçilmişti.

Belki de bu yüzden girmiştim o savaş meydanına. Teakru sınırında güya imparatorluk için savaşlara katılırken belki de tek yaptığım şey içimdeki öfkeyi dışarıya vurmaktı. Yinede. Yine de milyon belki de milyar tane canavarı öldürmeme rağmen içim soğumamıştı. Nefretim o kadar büyüktü ki bu bile yeterli olamamıştı.

O adam öldüğünde de bu durum geçerliydi. Bize çektirdiği hiçbir acıyı tatmamıştı o. Çaresizlikle ağlamaktan bayılmamış, nefesini kesen yaralara vücudunda hiç sahip olmamıştı. Sinirliydim. Öfkeliydim. Aileme, sevdiğini iddia ettiği en büyük oğluna bile hayatı cehennem eden o adama nefretle doluydum. Bu da hayatıma yansıyor beni yavaş yavaş tüketiyordu. Acıdan nefesi kesilen ben artık sinirden nefes alamıyor içimdeki herşeyi yıkma arzusuyla boğuşuyordum.

"Hmm hala uyumadın mı? Minho. Ayş. Uyumuş olsaydın canım acımazdı!"

O an. Gecenin köründe samanla dolu araba da bana bağırmış üstüne üstlük göğsüme vurmuştu. Oysa bir şey yapmamıştım. Yeni uyanıp uykulu haliyle yanıma doğru emeklemeye çalışan oydu. Yine de sinirlenmiş trip atarcasına battaniyesine geri dönmüştü. Cidden... Uzun zaman sonra rahatladığım ilk andı o an. Yaptığı hareket çok saçmaydı ve bu beni kayıtsızca güldürmüştü. İçimdeki nefreti anlıkta olsa söndürmüştü. Minho diyerek çağırdığı her an da devam etmişti bu. Öyle ki gerçek adımı seslendiğinde dahi devam eder olmuştu o huzurlu his.

Gücüm de onaylamıştı. Hislerini anlayamayan ben, gökyüzünün değişip hislerime tercüman olmasını izlerken fark etmiştim. Gözlerinde fırtınayı barındıran omeganın uyuyuşunu izlerken güneşin açması gibi, benden daha önce birşeylerin farkına varıyordu gökyüzü. Bana yol gösteriyor kana bulanmış hislerimi anlamama yardım ediyordu.

En azından şu ana kadar öyleydi.

Derin bir nefes aldım ve ciğerlerimi fırtınalı havayla doldurdum. Rüzgar rahatsız edici derecede olmasa da şiddetliydi. Kıtanın bir tarafına yağmur yağarken diğer tarafından da gök gürültüsü duyuluyordu. Sahil kesimleri de doluyla uğraşıyordu muhtemelen. Ah. Seçemiyorum. Ne hissettiğimi bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum.

"Rhino." İsmimi duymamla ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi açtım. Şu an fark etmiştim ki tuttuğum korkuluk kırılmıştı. Resmen sıkarken tuzla buz etmiştim balkonun korkuluğunu. "Saraya döner dönmez birşeyleri kırmak hobin oldu sanırım."

Ellerimi çektim ve silkeledim hızlıca. Bu sırada abimde yanıma gelmiş yıkılmayan korkuluğa yaslamıştı kendini. Karşıya bakmaktan vazgeçip ona sabitledim bakışlarımı. Yeşil gözleri anlayışla parıldıyor resmen bir şey demeden teselli etmeye çalışıyordu beni.

"Teselliye ihtiyacım yok."

"Eminim öyledir."

Sadece düz bir ifadeyle baktım, karşılık vermedim. O da başka bir şey dememiş bana bakmaya devam etmişti. Sabit bir şekilde dururken ortamda sadece rüzgarın sesi vardı. Bir süre geçtikten sonra gözleri kısıldı abimin. Bir şey fark etmişti. Ağzını açtığında ise yutkundum. Her zaman nokta atışı yapan onun bu hyundan nefret ediyordum. Yardım etmek isterken duvarlarımı, kalkanlarımı kırıyor beni savunmasız bırakıyordu.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now