2.0

553 91 136
                                    

Oy ve yorum 🌪️
•••

"Çok garip."

Ortamızda muma bakmayı kesip alınlarımızı hafif ayırarak ona baktım. Şu an yatağın üstündeydik. Karşılıklı oturuyorduk ve üstümüzde de beyaz bir çarşaf vardı. Mum nasıl orada diye soracak olursanız Minho sayesindeydi. Mumun etrafını havayla çevirmişti. Öylece eğik alımlarımız birbirine dayalı duruyorduk öylece. Amacımız neydi bilmiyordum ama... Onunla böyle tuhaflıklar yapmayı seviyordum.

"Garip olan şey nedir son prens?" Sesimin tonu resmi olmasa da konuşmam öyleydi. Rhino yavaşça büyük gözlerini kaldırıp bana baktığında yutkundum. Kahve gözleriyle nasıl böyle bakıyor bilmiyordum ama dünyanın en güzel rengine sahipmiş gibi geliyordu.

"Nedense bunu sevdim. Seviştikten sonra bunu yapmaya ne dersin? Her gece demek oluyor bu evet."

"Şu an tedirgin oldun ama aynı zamanda da sevdin, yanlış mıyım?"

Kaşlarımı kaldırdığımda onun hafif gülümsemesi gözüme takılmıştı. Konuşmak istemiyordu ama böyle kalalım istiyordu. Bende gülümsedim. Yaramaz çocuk.

"Beni çözümlemeni seviyorum." Dudaklarımdan küçük bir öpücük alıp geri çekildi. "Kendimi sana anlatmama gerek yokmuş gibi."

O an. Acı gerçekler etrafımı sardı. Anlatmasına gerek yoktu ve bunun sebebini sadece ben biliyordum. Acaba... Acaba o da bilse ne olurdu? Rhino bunu kaldırabilir miydi? Özellikle de bu kadar yakınlaşmışken. Tanrım. Ben gittiğimde o... Ne olacaktı? Bu dünyaya, sevdiğim adama, arkadaşıma, Jisung'a, nazik valiahtımıza ne olacaktı? Kitap çoktan değişmişken onları ne bekliyordu? Yutkundum. Ben saçma bir şekilde bunu yeni düşünmeye başlamıştım.

"Neden tedirginleştin söyle bana fırtınam. Seni rahatsız edeni, tedirgin edeni ve kötü duyguları çeken nicesini. Benden bir şey saklama artık. Sana yardım etmeme yardım et."

"Bu sözlerin..." Derin bir nefes alıp sakince verdim. "Beni kendine aşık ediyorsun." Gözümü kapadım ve aynı bana verdiği gibi bir öpücük verdim ama geri çekilmedim. "Muhteşem bir adama aşığım."

"İnkar edemeyeceğim."

Küstah sesiyle güldüm ve başımı kaydırarak omzuna yasladım. O ise hiçbir şey yapmamış sadece başını başıma yaslamıştı. Hava soğuk olduğundan üstümde ki çarşaf ve ortamızdaki muma rağmen sıcaklamıyorduk. Belki de Rhino yapıyordu bilemiyorum. "Abim. Kızıl prens olarak anılan Sam, Samiel abim. Kendisinin gücü... Benden ve en büyük abimden farklı. O kadar güçlü ki bedenini yiyip bitiriyor o güç. Bunun nedeni de sınırını aşması. Eski kral onu çok zorladı. Boktan sebeplerle o... Neyse işte. Öyle. Senin saçında öyle olunca..."

Yarıda kesip saçıma öpücük kondurunca başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. Bir duygu yoktu. Normal bir şey demiş gibiydi yüz ifadesi. Kendini kontrol altına alıyordu.

"Onun yeteneği yüzünden benimse feromon haksız mıyım?"

"Değilsin ancak normal bir şey gibi tonlaman haksız. Bu senin için endişelenmeyeceğim anlamına gelmiyor." Gözüme gelen saçımı kulağımın arkasında sıkıştırdı. "Saman güzeli."

"Fırtınama ne oldu ya? Seviyordum öyle demeni."

"Bana herşeyi anlatana kadar saman güzeli ile sınırlısın güzelim. Lakabın için daha çok savaşmalısın."

Oyuncu edayla yanaklarımı şişirip kaşlarımı çattım. O da gülümsemiş ve yanağıma bastırmıştı tek parmağıyla. Buna güldüm ve kendimi serbest bıraktım. Ah cidden. Şu an bu kadar huzurlu hissetmem normal miydi? Oysa bana herşeyi anlat diye seçenek sunuyordu. Anlatamazdım ama.... Ama bir gün herşey ortaya çıkarsa eğer işte o zaman... O zaman bu an gelecekti aklına. Söylemedin diyecekti ve bunun yanında bağırarak söylediği her kelimede haklı olacaktı.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now