1.4

728 105 234
                                    

Oy ve yorum🌪️
•••

"Gece onunla mıydın?"

Elimdeki çatalı gergince salatalığa batırdım. Herşey üst üste gelirken Seungmin'i, hiç kimseden bir şey saklama gereği duymayan güçlü vitayı, tamamen unutmuş odada yalnız bırakmıştım. Yutkundum ve herşeye rağmen gülümsedim huzursuzca. Rhino'nun aklımı başımdan aldığını düşünürsek tek suçlu ben olmamalıydım.

"Evet. Benimleydi." En az onun kadar açık sözlüydü yanımda oturan alfa. "Bir sorun mu var?"

"Grubunuzun anlayışı ne bilmiyorum ama muhatap aldığım kişi sen değilken konuşman ne kadar doğru?"

Ah yine başlıyorlar... Başımı iki yana sallayarak kahvaltıma devam ettim. Ben yumurtayı ağzıma atarken onlar didişiyorlardı. Yazdığım romanda Rhino Seungmin'e aşıkken şimdi ikisinin böyle geçirmesi bana hem tuhaf hemde mutluluk verici geliyordu açıkçası. Sonuçta ben gelmiştim. İkinci ana karakter beni seviyor ve bu da ana karakter için hayatını riske atmayacağı anlamına geliyordu.

Evet.

Rhino Seungmin'i korumak için kendini feda etmişti. Abisinin kader eşine aşık olan küçük kardeş, kendini hep bu konuda kınamış en sonunda da hem vicdanını rahatlatan hemde sevdiceğini başka biriyle görmekten alıkoyan şeyi seçmişti. Ölüm. Acı dolu bir ölüm hemde.

Yutkundum. Rhino'nun ölümünü tasvir ederken çok zorlanmıştım. Kanlar içindeki halini düşünmek beni o kadar çok zorlamıştı ki Rhino'yu hayal etmeyi kesmiştim o sıra. Muhtemelen onu tanımamamın nedeni de buydu. Betimlemelerle sadece anlatmıştım onu. Hayal etmemiştim. Seungmin'in onu ziyaret edişini ve son prensin son bencilce arzusunu gerçekleştirerek onu öpüşünü de film sahnesi gibi kurmuştum kafamda. işte bu yüzden Rhino benim Minho'm olmuştu.

"Omega. Beni dinliyor musun?"

Koluma dokunan elle irkilip baktığım tabaktan ayırdım bakışlarımı. Karşıma baktığımda Seungmin de bana bakıyordu. Sorun yok dercesine gülümsedim. Gerçekten yoktu. Sadece biraz düşüncelere dalmışım.

"İmparatoriçe annemden emir geldi. Acilen benimle ve kardeşlerimle konuşmak istiyormuş. Kahvaltıdan sonra yola çıkmayı düşünüyorum." Rhino kolumdaki elini yavaşça elime indirdi ve nazikçe tuttu. "Bizimle geliyorsunuz. İtiraz yok."

Şey aslında işime geliyordu. Hemde fazlasıyla. Hem lüks hemde hızlı olacaktı bu seferki yolculuğum. Buna neden nasıl itiraz edeyim ki?

Başımla onayladım. Karşı gelmediğimden olsa gerek memnuniyetle gülümsemişti. Ah. Uysallaştığımı sanmıyordur umarım. Gerçi kendime hizmet ettireceksem üç dört gün böyle geçmeliydi. Ondan sonra dişlerimi gösterebilirdim bu alfaya.

"Seungmin." Elimdeki çatalı bıraktım ve uzanarak elini tuttum. "Benimle gelirsin değil mi? Çok güzel olacağına söz veriyorum. Başkent cidden buradan çok farklı inan bana. Hem Minho ikimizi de baloya davet etti."

"Öyle mi yapmışım?"

Rhino gıcık ses tonuyla konuşunca derin bir nefes alıp yüzüne baktım. Dirseğini masaya koymuş yüzünü de eliyle sabitlemiş bir şekilde bana bakıyordu. Sabahtan beri sabrımı sınadığını kendide biliyor olsa gerek gülümsüyordu gıcık şey. Dişlerimi sıkarak gülümsedim. "Evet öyle yaptın."

Seungmin'in avuç içine öpücük kondurup geriye çektim kendimi. Hemen kıskanç feromonları yayılmaya başlamıştı. Şey... Umrumda değil? Beni arkadaşımdan kıskanıyorsan bu senin sorunun.

"Şey zaten istediğim de o şekilde. Umarım sana yük olmam." Utangaç gülümsemesinin altında mahçubiyet vardı. Hemen çatalımı çikolatalı pankeke batırıp ona doğru uzattım. "Bana asla yük olmazsın. Aksine şu an çok mutluyum."

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now