1.7

584 94 290
                                    

Oy ve yorum🌪️
•••

"Yerinde rahat durmuyorsun anlaşılan."

"Bayım amacınız sevgilimin bütün imparatorluğu kasırgalarla yok etmesi ise, inanın bana doğru adımlarla ilerliyorsunuz."

Mavi sis tam önümdeyken gözlerimi kıprıştırdım. Çok güçlü ve baskılayıcı bir hissiyat veriyordu ama bilmediğim bir şeyin önünde ikinci defa eğilmek gibi bir düşüncem yoktu. İkide bir beni yanına çağırıyorsa bana katlanmak zorundaydı. Yani. Umarım.

Yutkundum ve kollarımı önümde bağlayarak kaşlarımı çattım. Aynadan kendimi görünce bir anda yine kendimi burada, mavi sisin bulunduğu beyaz odada bulmuştum. Öncekinde yirmi gün geçmişti. Şimdiyse muhtemelen kollarına yığıldığım Rhino'nun değil yirmi güne iki saate bile katlanamayacağını biliyordum. Kısacası hızlı olmalı ve ne diyecekse diyip beni rahat bırakmalıydı.

Sıkıcı olmaya başlamıştı bu durum.

Kime atar yaptığımı da bilmiyordum ama neyse.

"Sevgilin... Demek onunlasın. Mutlu olmana sevindim küçük. Yinede... Ölmüş biri, elbet tekrar ölecektir. Gecikmeli olsa bile."

Kollarım iki yana düştü. Gözlerim hızlı hızlı açılıp kapanırken nefesiminde ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. O kadar hızlı alıp veriyordum ki nefessiz kaldım istemsizce.

"Ölmüş biri, elbet tekrar ölecektir. Gecikmeli olsa bile."

Onun öldüğünü biliyordu. Rhino'nun öldüğünü biliyor ve benim bunu bildiğimi de biliyordu. Ellerim titremeye başlarken dişlerimi sıktım. Yazar olan bendim. Bu dünyada benden üstün, benim bilgilerine sahip kimse olmamalıydı. Neyin nesiydi bu şey?!

"Kimsin sen?" Kendimi tutamayıp sordum. "Kimsin ve nasıl biliyorsun? BANA CEVAP VER!"

"HADSİZ!"

"ASIL HADSİZ OLAN SENSİN!"

Aramızda büyük bir gürültü koptuğunda anlam veremesem de sinirli bakışlarımı ondan çekmedim. Sisin içinde bir noktaya bakıyordum sadece. Nedense. Nedense içimdeki ses orada olduğunu söylüyordu. Artık her neyse veya kimse...

"Bir süre yanıma gelme. Sinirimi bozdun küçük tırtıl."

Hayretler içinde gözlerim büyüdü. Ben mi ona gelmişim?! İkide bir beni yanına çağırıp herkesi şok içinde bırakan oydu. Tanrı aşkına Seungmin'in nerede olduğunu bilmiyordum ve baloyu kaçırmıştım onun yüzünden. Bir de ayağına gelmişim gibi muamele yapıyordu bana.

"Beni yanına çağıran sensin. Sahi. Neden? Kim olduğunu söylemiyorsun bari neden beni çağırdığını söyle." Cevap gelmediğinde başımı iki yana sallayarak ofladım. Cevap vermezse nedenini nasıl bilebilirdim ki?

"Seni koruyorum. Ölmeni engellemek için bedenine uyum sağlamaya çalışıyorum. Sense... Nankörsün. İnsanlar. Aptal." Sis bir anda yükselmeye başladığında yutkunarak bir iki adım geriledim. Şu an kafamı kaldırmış ona bakıyordum. Çünkü içimdeki bir ses... En yüksekteki maviliğin onun yüzü olduğunu söylüyordu. "Krasnma'ya söyle. Seni üzmesin. Aksi takdirde bu sefer sakin kalmayacağım."

"Bak sen yine-" Etrafımdaki hissin kaybolmasıyla geri döndüğümü hissedip çenemi kapadım. Önceki gibi sert bir dönüş değildi bu. Gayet yumuşak bir şekilde gözlerimi açmış ve mavi gözlerimi Rhino'nun kahveliklerinde bulmuştum.

Yutkundum. Kucağındaydım. Yere oturmuş beni de kucağına almıştı. Yüzü öyle ifadesizdi ki bu beni içten içe korkutmuştu. Gözlerinde bile hiçbir duygu yoktu. Boş boş büyük gözleriyle bakıyordu bana. "Rhino-"

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now