3.0

464 76 86
                                    

Oy ve yorum🌪️
•••

"Yanına seni koruyacak birini almadan böyle tehlikeli bir işe karışman..." Siyah kılıcını savurarak akan kanın sertçe kayalara çarpmasına sebep oldu. Yutkundum. Kınına geri koyduğunda tek ayağınını kullanarak bana dönüşmüştü. Başımı kaldırıp ona baktım. Arkasına karanlık gökyüzünü almış parlayan gözlerle o da bana bakıyordu şu an. "Ne kadar doğru?"

Haklı olsa dahi ses etmedim ve girdiğim mağaradan çıktım. Üstümü düzeltip tekrar gözlerimizi birleştirdiğimde bakışlarının değişmediğini görmüştüm. Göz alıcı kehribarlar bana dikilmiş ne hissettiği belirsiz bir şekilde duruyordu. "Suç atıp içeri tıktığın kişiye az önce yardım ettin. Bu da mı kraliçenin emriydi, imparatorluğun komutanı?"

"Suç attığım kısım oldukça şüpheli. Video kaydı hala elimde." Siyah saçlar rüzgarın etkisiyle savrulunca aklıma Rhino geldi. Ne yalan söyleyeyim o canavar kanlar içinde yere yığıldında gelen kişinin o olduğunu düşünmüştüm. Fel'i görünce ise hem şaşırmış hemde anlam verememiştim. Beni korumak için bir sebebi yoktu. Daha doğrusu kraliçe istemezdi bunu. Bir dakika. Samiel mi istemişti?

"Burada kimsenin emriyle durmuyorum. Dediğim gibi sana suç atmadım ama bu sorgulamadan kanıya vardığımı değiştirmez. Ne için burada olduğunu biliyorum. Sana yardım edeceğim."

Bir şey demeden sadece ona baktım. Normalde gözleri böyle parlamazdı. Diğerleri gibi sadece gücünü kullandığında etrafı aydınlatırdı. Kaşlarım çatıldı. Bir dakika. Rhino ile konuştuğumuzda bana Fel'i gönderemediği için fazlaca asker kullandığını söylemişti. O an sorgulamasam da imparatorluğun en iyi adamını gönderememek... Sadece tek bir şeyle mümkün olurdu. "İeltra'yı koruyan bariyer. Ona güç veren kişi sensin değil mi?"

Kafasıyla yavaşça onayladı beni. Zaten bildiğim bir bilgiydi ama doğrulamam gerekiyordu. Yutkundum. Bariyer eninde sonunda kırılacaktı ve yüzde sekseni oluşturan Fel bu anda ağır hasar alacaktı. En sonunda ona ne olduğunu yazmamıştım. Şahsen kafamda bir şey de kurmamıştım. Derin bir nefes aldım ve kafamı olumsuz bir şekilde sallayıp. Bariyerin erken kırılmasını asla göze alamazdım. Bu yüzden de kalan kısmı tamamlayan kraliçeyle yan yana olması gerekiyordu. "Burada olmaman lazım. Biliyorum senin için önemsiz çok güçlüsün vesaire ama bariyer şu an çok daha önemli. Sarayda olman gerekiyor."

"Her salise darbe yiyorum. Nefesim her an kesiliyor." Gözlerini kapatıp yavaşça geri açtığında gözlerini kaçırdım. Fazla acı çekiyordu. Hissedebiliyordum. Bu yüzden de kesinlikle gitmeli ve dinlenmeli- "Yapılan şey mantıksızdı ama olacağı sadece bizler için daha olağan hale getirmek istedim. Kızıl prens bunları düzeltebilir. O çiçeği bulmalıyız Jeongin. Ne ben sana ne sen bana güveniyorsun ama şu an bu bir şey ifade etmemeli."

"Mesele güvenmek değil Fel. Tanrım."

Arkamı döndüm. Derin bir nefes aldım ve geri ona çevirdim başımı. Anlamıyordu. Her şeye o kadar görev odaklı bakıyordu ki insan gibi hissetmek nasıl, bunu bile bilmiyordu. Kaşlarımı çattım ve adım atarak olduğu kayaya bastım. Şu an boylarımız arasındaki mesefe biraz olsun azalmıştı. "Kraliçe senin için önemli. Kızıl prens senin için önemli. İmparatorluk senin için önemli ama hey. Kendin için neyin önemli olduğuna sen karar vermelisin. Samiel'i iyileştirmek istiyorsan bir karar vermeli ve önceliğini tamamen o yapmalısın. İmparatorluğu bahane etmeyi bırak artık. Buraya geldin çünkü bariyer umrunda değil."

Dibine girip söylediğim kelimeler öyle normal değildi. Resmen kutsal şövalyeye 'İeltra için değil Samiel için bunu yapıyorsun, sonucu kötü olursa vatan haini ilan edilirsin tabi ortada ülke kalırsa' diyordum.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now