0.3

827 109 135
                                    

Oy ve yorum🧡
•••

"Hmm demek öyle."

Elimi ağzıma götürdüm ve bir süre düşündüm. Burası kitabın içi olduğundan bütün olaylar işleniyordu. Mesela kitapta sadece imparotoriçe impatorun durumundan dolayı başkentte sıkı yönetim ilan etti yazmıştım ancak bunu işlememiştim. Şimdi yanımda oturan Minho anlatmıştı bana olanları.

Gerçekten. İmpatoriçe karakterini yazarken ne düşündüğümü ben bile bilemiyorum. Kadın çocukları dışında hiçbir şeyi umursamayan saf bir kötüydü.

"Bende işte durumlar böyle olunca işlerim yüzünden krallığa gitmek zorunda kaldım. Peki sen? Bir gökyüzü omegası neden bu konforsuz yerde yolculuk yapıyor?"

Dalga geçer gibi sıralanan sözcükler onun ilgili sesi altında anlamını yitiriyordu. Sanki cidden merak ediyor gibiydi. Her ne kadar nedenini pek anlayamasam da bunu gökyüzü türü olmama yordum. Çünkü genelde benim gibiler 'prenses' gibi olurlardı. Bense şu an samanların içinde oturuyordum.

"Bir arkadaşımı görmeye gidiyorum ve hmm... Aslında bir araba kiralamıştım." Minho dükkan sahibi olduğunu söylemişti tabi ki ona güvenmiyordum ancak gerçekten öyleyse biraz bahsetmek herkes için iyi olurdu. "Ancak dinlenme alanında araba sahibinin bir konuşmasına tanık oldum. O... Hm şey nasıl denir bilmiyorum ama beni istediğim yere götürmeyeceği belliydi. Omegayı üç saate kalmadan getiririm dedi. Bundan dolayı kaçıp buraya bindim. Sanırım biraz korkağım."

Amacım halkla ilişkisi olan birinin bu gerçeği yaymasını sağlamaktı. Sonuçta insanlar bunu yayarsa bu kraliyetin kulağına gider ve o pislikler cezasını bulurdu. Her ne kadar omegalar toplumda düşük sınıf olsalarda istemedikleri sürece birinin onlara dokunması durumunda mutlak ölüm yasası vardı. Bu yüzden de-

Hissettiğim feromonlarla samanlara bakmayı kesip yanımda oturan adama baktım. Gözleri. Kırmızıydı. Feromonlarından aşırı derecede kızgın olduğu belliydi ancak yüz ifadesinde bir değişiklik yoktu. Yutkundum. Gözleri hoş bakmıyordu. Acaba hata mı etmiş-

"Bindiğin. Araba sahipleri. Şirket midir yada her ne haltımsa. İsmi nedir?"

Her vurgusunda gözlerimi kıprıştırdım. Şey bu korkutucu ama yinede söylemekten zarar gelmezdi sanırım. Dimi?

İsmini söyleyip dudağımı ısırdım. Bu sırada gözü anlık olarak dudağıma gidip gelmişti ancak dediğim gibi saliselik bir şeydi bu. Ama iyi ki yapmıştım çünkü bu onu daha iyi anlamama neden olmuştu. Minho. Kontrolü çok iyi olan bir alfaydı. Sanırım kendisine güvenemesem bile kurduna güvenebilirdim.

"Fel Fel başkenti bir kontrol gerek. Umarım askerler güzel bir şekilde sorunu çözer."

Bana bakıyordu ancak sanki bana demiyor gibiydi. Hem neden Fel demişti ki? Fel Felix'in kitapta ki ismiydi. Ah sanırım çok düşünüyorum.

Kendimi samanların arasına bıraktım. Bu ani hareketimle Minho şaşkınlıkla bana baktı. Sanırım bir şey olduğunu sanmıştı. Gülümsedim ve sanki karda yatıyormuş gibi kelebek çizdim yattığım yerde. İyi gelmişti bu.

"Biraz sonra hava kararacak. Muhtemelen ileride ki han da duracağız. Burada mı kalacaksın yoksa içeri geçecek misin?"

"Hmm sanırım burada kalacağım. Soğuk ve tehlikeli ancak kaçırmayı göze alamam. Sen ne yapacaksın?"

"Bende kalacağım."

Başımla onu onayladım ve gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Akşam güneşi çok güzeldi. Resmen bütün dertlerimi unutturuyor, sakinleşmemi sağlıyordu. Gerçek hayatımdakilerden daha iyi hissettirdiğini de söylemem gerek sanırım. Hava ve ses kirliliği olmadığından etkisi ikiye katlanmıştı.

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now