3.8

303 61 44
                                    

Uzun bir aradan sonra oy ve yorum lütfen 🌪️
•••

Nişandan bahsettiğini biliyordum. Gülümsedim. Burada kalacağıma karar verdiğime göre herşey normal olabilirdi artık. Ondan kaçmama gerek yoktu. Ruhlarımız birliğini bedenlerimize yansıtabilirdik. Başımı geriye atıp ona baktım. Savaşı bitirecektik. Mutlu olacaktık. Buna inanıyordum ve başaracaktım da.

"Ama önce bu büyük dağdan inmeliyiz değil mi? Gücünü kullanamıyorsun. Zaman alacak bir an önce gitmeliyiz Rhino. Halkının sana ihtiyacı var."

Başını salladı ve elimi tutup geri çekildi. El ele mağaradan çıktık. Dediğim şey hoşuna gitmiş gibiydi. Muhtemelen laf sokup zor kabul etmemi bekliyordu ama hayır. İstiyordum. Birbirimizin olmak ve buraya tamamen adapte olup yeni bir hayat kurmak istiyordum. Belki kendimi kandırıyordum ama buranın güzellikleri normal dünyadan daha fazlaydı. Evet. Böyle düşünmeliydim. İçimdeki ağlama hissini bastımalıydım ki Minho artık daha fazla üzülmesin.

Kendini zorlayıp gökyüzünü kontrol etmeye çalıştığını değişen saç renginden anladım ve hemen durdurdum onu. Resmen yürürken bir yandan da bunu yapıyordu. "Zaten yaralısın. Yapma. Zaman-"

Büyük bir gürültü koptuğunda korkuyla yerimde sıçradım. Minho hemen kolunu bana sarmıştı. Bu... Kalkanın sesiydi. Tamamen kırılmış canavarların kükreyişi duyulmuştu. Fel... Hayır. Mantıklı düşünmeliyim. Samiel yapmış olmalıydı bunu. Fel ne kadar güç harcarsa o kadar kötü duruma geleceğinden iyileşmesi için kalkanı yok etmiş olmalıydı. Evet. Evet öyle olmalıydı. Fel güçlü biriydi. Bizi bırakmış olamazdı.

Minho'da benim gibi düşünüyor olacakki kesik bir nefes aldı. Yutkundum. Hızlı olmalıydık. Chris savaşa hazır olmalıydı ama tek başına geçmişti başaramamıştı. Şimdiyse şartlar farklıydı. Biz vardık. Çoktan onu seven bir vitası, yaşayan iki kardeşi ve antik gücü olan ben vardım. Başarabilirdik!

Aklıma gelen şeyle Minho'dan ayrıldım ve dağın uçurum gibi olan yerine geldim. Fazla dikti. Evet. Bakalım. Şey sadece bir varsayımdı gerçi.

"Seni özümsedim. Benliklerimiz birleşti bunu hissedebiliyorum." Minho ne olduğunu sorduğunda ona cevap vermeyip konuşmaya devam ettim. "Artık olması gerektiği gibi benim gücümsün. Bana yardım etmelisin."

"Omegam. Kimle konuşuyorsun?"

Yandan yandan Minho'ya baktım. Kaşlarını çatmış anlamaya çalışıyordu. Gülümsedim ve tekrar karşıma baktım. Beni duyduğunu biliyordum.

"Gerçek cismini biliyorum ama adını hayır. Ortaya çık. Ortaya çık ve bana adını söyle. Bizi hızlıca saraya götürebilirsin. Bunu yapabileceğini biliyorum."

"Beni araç olarak kullanmayı mı düşünüyorsun..." Görkemli sesi artık beyninde değil kulaklarımla duyuyordum. Başarmanın verdiği hissiyatla güldüm. Mavi sis oluşmuş ve kendi formunu almaya başlamıştı. "Seni küçük küstah tırtıl."

Büyük ayağını olduğum yerin önüne koyunca geri çekildim. Mavi bir ejderhaydı o. Pulları belirgin olan, büyük kanatlı oldukça görkemli ve parlak olan. İçim içime sığmazken küçük çocuk gibi Minho'ya tanıtmak için gülümseyerek döndüm. Sevgilim gözlerini kocaman açmış yüzünde küfür ettiği çok belli olan bir ifadeyle bir bana bir de ejdere bakıyordu.

"Herkesin içinde kurt varken benimki ejderha. Bak. Bayılma nedenim vücuduma alışma aşamasında olmasıydı. Gücümü kullanmamı sağlayanda oydu. Çok güzel değil mi?!"

"Fırtınam." Minho inanmayan gözlerini bana çevirip devam etti. "Beni öldüren kişi muhtemelen sen olacaksın."

"Öyle deme!"

Cruel author •Jeongho•Where stories live. Discover now