İTİRAF

122 13 2
                                    


Dört günün sonunda kendine gelmeyi başarmıştı. Ahsa kontrollerini yaparken bende ona yardımcı oluyordum. Nasıl bu hale geldiğini bir an önce öğrenmek istiyordum.  Perdeyi açtığımda güneş ışığı kulübeyi aydınlatırken tebessüm ederek beni izleyen adamın bir an önce buna son vermesini istiyordum. Bu şekilde bakılmasından hoşlanmadığımı unutmuş olamazdı. Neyse ki bu durumu dile getirmeme gerek kalmadan bakışlarını halinin bulunduğu duvara çevirdi.

"Herşey için teşekkür ederim Lisa."

"Lisa" sadece minnet duyduğum için duymaya tahammül ettiğim isim. Birkaç ay önce hoşuma gitse bile artık bana oldukça uzak geliyordu.

"Rica ederim."

"Ülkene gittiğini düşünüyordum."
Sesinde meraktan ziyade yorgunluk vardı.

"Gidemedim."

Mavi gözleri zarifçe beni buldu.

"Sana tarif ettiğim istikametin tam tersine gitmişsin. Neyse ki buralar da Akadistan'ın güvenli bölgeleri arasına giriyor."

Göğsüme baskı kuran ağırlıkla ona acıdığımı hissettim. Masumları katleden adama duyduğum acı hissinden nefret ettim. Ve bunun tek nedeni fütursuzca içine  sürüklendiğim kargaşa olduğunu biliyordum.

"Çok uzun hikaye, belki de beni hiç göndermemeliydin."

Bu sözlerim de ne kadar samimiydim. Sahinden de onunla karşılaşmayı ve evli olmayı Dean'ın yanında olmaktan daha çok mu tercih ediyordum.

"İyi ki de seni gönderdim Lisa. Durum öyle bir hâl aldı ki kendimi bile koruyamaz hâle geldim."
Ne yaşayıp da bu hale gelmiş olabilirdi ki?

"Ne oldu?" diye sorduğumda bakışları pencereyi buldu.

"Senin ki gibi uzun bir hikaye ama kısa bir an bile olsa hayatımın bir anlamı oldu."

Kulübeye anında sessizlik çökerken çelişkilerle dolu olan Nur mutlulukla gülümserken Dean'ın varlığını kutluyordu.

"Burada kiminle kalıyorsun?"

Bu sözleriyle kendime geldiğimde gerçeği kabullenmeyen benliğime rağmen derin bir nefes alıp konuştum.

"Evlendim."

Aslında bu cevabım pek de sorusunun cevabı değildi. Sanırım bir an önce söyleyip içinde bulunduğum durumdan kurtulmak istiyordum. Kesintisiz öksürmeye başladığında aceleyle sürahi den su bardağa koymuş olduğum suyu ona uzattım. Hızla bitirdi. İnanmak da zorluk çektiği belliydi.

"Nasıl? Kim?"

"Sen biraz daha toparladığın da konuşmamız daha iyi olur."

Sözlerimi başıyla onaylasa bile "Kim?"diyerek sorusunu yineledi.

Tek nefeste "Zeyd Ansarhan."dedim.

Tanımak istercesine kaşları çatılırken isim hafızasını yokluyor gibiydi.

"Seni üzmüyor değil mi?"

General Dean Brave bu haldeyken bile beni düşünmek zorunda mısın?

"Hayır üzmüyor.Artık dinlenmen gerekiyor."

"Bence de artık dinlenmeliyim yoksa.." kesik bir iniltiyle sözleri yarım kaldığında endişeli gözlerim onu buldu.

"İyiyim sorun yok sadece ani hareket ettim."

Beni teskin eden sözlerinden kulübeden çıkıp eve doğru ilerledim.

FİZÂNİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن