HUZUR

113 14 9
                                    


"Bitti, şimdi daha iyi misin?"

Kesik bir nefes aldığımda yakınlıktan ziyade tişörtünün üstünde olmaması önceye nazaran daha çok gerilmiştim. Gerginliğimi yok saymaya çalışarak başımı hafifçe kaldırıp çok büyük bir iş başarmışım gibi zaferle gülümserken ona baktım. Kahve harelerine hakim olan bakışı anlatmam mümkün değil gibiydi. Daha düne kadar bu bakışını nasıl gizleyebilmişti.

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım."

Kızarmış olan yanaklarım daha da kızardığında gülümsedim. Dünden beri neredeyse hiç konuşmamıştık. Her an bu güzel rüyadan uyanacakmışım korkusunu üzerimde taşıyordum ama onun bakışları, naif sözleri, içten duruşu sürekli bir rüyanın içinde olmadığımı hatırlatıyordu. Allessia ile olan samimi hallerini daha sormaya fırsat bile bulamamıştım. Eminim ki makul bir açıklaması vardı. Tişörtünü elime alıp giymesine yardım edeceğim sırada sırtında ki yara izini yeniden gördüğümde durakladım. Başını usulca bana çevirip omzunun üzerinden baktı.

"Canın çok yandı değil mi?"
Yavaşça yanına oturduğumda bakışlarımı A harfini andıran izden ayırmadım. Sesinde ki sakinliğini koruyarak konuştu.

"Evet ama daha büyük acılara da maruz kalmıştım."

Daha büyük acılar derken ailesinden bahsediyor olabilir miydi? Sessizce konuştum.

"Dokunabilir miyim?"

Hüzünlü bir gülümsemeyle beni onayladı. Acısını hissetmek istercesine yoğun nasırlı ve pürtüklü dokuya dokundum. Acıyla yutkundum. Kucağımda ki elimi kavradıktan sonra naifçe parmaklarımı okşadı. Sevgiyle dokunuşu heyecanla çırpınan kalbime işlemişti.

"Nasıl oldu?"

Gözlerini kapayıp açtığında durgun bir şekilde yüzüme baktı.

"Yirmi beş yaşındaydım. G.Ü.B'nin üst düzey ajanlarından biri olmak için eğitim görüyorduk. Yetenekli ve en gözde öğrencilerden biriydim."

Durdu sanki o ana gitmiş gibiydi.

"Bir grup adam eğitim gördüğüm arkadaşımla beraber bizi rehin almıştı. Kurtulmamız bir haftadan uzun sürdü. Bu yaraya da o zaman sahip oldum."
"Onlar kimdi ki?"

Tebessüm ederek yarasının üstünde duran elimi kavrayıp usulca kucağıma koyduktan sonra yavaşça tişörtünü giydi.

"Gelişmiş Ülkeler Birliğin de eğitim gören tüm ajanlarının tâbi tutulduğu bir testti. Testi geçen ajanlara özel bir nişan ve üst düzey gizlilik barındıran bir görev verilir."

Sadık olup olmadıklarını ölçmek için kendi adamlarına eziyet mi ediyordu hemde bu denli acı verici bir şekilde.

"Sanırım sen bu testi geçenlerden arasından sın?"

Başıyla beni onayladığında yorgun bir nefes alıp konuştu.

"Yirmi kişi içinden sadece ben ve iki arkadaşım testi geçebildi."

Ben asla böyle şeyler yapamazdım. Bir testi geçmek şöyle dursun eğitim verilen ajanlık binasının önünden bile geçmezdim.

"O zamandan beri G.Ü.B'nin ajanısın fakat Emirler Meclisine hizmet ediyorsun."

Dikkatle ona baktım.

"Çözmüşsün."

Dikkatli bakan yüz ifademi naif bir tebessüm kapladı.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now