KABUS

216 25 5
                                    

Gecenin karanlığı bir adım dahi atmama izin vermiyordu. Çok yakından gelen kalabalık adım sesleri içimde bir yere saklanma isteği uyandırsa da zifiri karanlık sebebiyle hiç şekilde önümü göremiyordum. Unutmuş olduğum korku bütün bedenimi ele geçirdiğinde büyük ve şiddetli bir patlama sesi kulaklarımı çınlattı. Korkuyla geriledim, gerilememle beraber görüş alanıma giren ayın varlığı biraz olsun korkumu azaltırken derin bir nefes aldım.
Annem, babam, ablam ve kardeşim benden hızla uzaklaşmaya başlamışlardı. Ayın ışığından yararlanarak uzaklaşan ailemin ardı sıra gitmeye başladım. Aileme yaklaştığımı düşündükçe sanki uzaklaşıyor gibiydim. Ay ışığı yerini karanlığa bıraktığında ailem de karanlığa karışmıştı. Tekrar kulakları sağır eden patlama bu defa ayaklarımın altını bile titretmişti. El yordamıyla bir ağacın gövdesinden destek alıp nefesimi düzene girmesi için durdum.
Patlama seslerinin, ailemin karanlıkta kayboluşunun korkusunu alttamamışken ensemde hissettiğim yakıcı nefesle gözlerimi ölümle kapadım.

"Ben kimim biliyor musun?"

Ses yabancıydı. Korkuyla yutkundum.

"Sana sahip olmak için yanıp kül olanım."

Yabancı parmaklar koluma öyle bir kenetlenmişti ki kıpırdayamıyordum.
Korku ve merak bütün bedenimi ele geçirmişti.
Kimdi bu adam?
Korkuma galip gelen nefretim ile başımı çevirmek istesem de buna izin vermiyordu.

Geceyi delen silah sesi kolumu kavrayan parmakların uzaklaşmasına sebep olduğunda endişeyle arkama dönüp kim olduğuna bakmak için başımı çevireceğim an tok, keskin ve gizemli bir ses duydum.

"Sakın arkana bakma!"

Bu ses...
İçimi hoş kılıp ezip geçen bu ses.
Zeyd denen o adama aitti.
Bütün heybetiyle görüş alanıma girdiğinde tıpkı gece gibi karanlık zifiri gözleri tehlikeyle ışıldayarak beni bulmuştu.

"Korkma." dediğinde sesinde ki güven veren tını ona ait değil gibiydi.

Ne o Zeyd denen adamdı.
Ne de ben Nur Barlas.
Sanki birbirimize ait gibiydik.

Yüzünde oluşacak olan tebessümü görmeme müsade etmeden başını gökyüzüne kaldırdı. Saçları alnını okşamak istercesine döküldü.

"Biz inanlar için her daim aydınlık vardır."
Dudaklarıma yayılan sıcak tebessümle ona baktım.
Ay ışığı geceye meydan okuyan gözleri yansımıştı.

Ona güvenmeme rağmen içimdeki hâlâ hüküm sürüyordu.
Yaşadığım herşey hızla başa sararken Zeyd denen o adam sanki hiç var olmamış gibiydi. Patlama sesleri değilde beni asıl ürküten ardımda duran adamın varlığıydı.

Gözlerimi açtığımda nefes nefeseydim, düzensiz nefes alış-verişlerim devam etti. Parmaklarım göğsümü bulduğunda delicesine çarpan kalbimi teslim etmeye çalışıyordum.

Üzerimde ki örtüyü kenara atıp ayağa kalktığımda pencereye doğru ilerledim. Temiz havaya ihtiyacım vardı. Perdeyi çekip daha sonra camı açtım. Derin nefesler alırken parmaklarım hâlâ kalbimi teskin edercesine göğsümdeydi.

Yavaşça başımı kaldırıp birkaç ağacın süslediği patika yola baktığımda onu görmeyi hiç beklemiyordum.
Delici bakışlarıyla gözlerim kesiştiğinde çok sevdiğim bir yazarın değerli satırlarını hatırladım.

"Bana öyle bakma "demişti, genç kız.

"Nasıl bakıyorum."

"Ölüm gibi."

FİZÂNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin