VEDA

127 14 2
                                    

                                      ERİZ/ÂBAD



Eriz şehrine çöken kasvet bütün mahallelerine işlemişti. Kasabanın en yüksek binasına çıkan genç adam yanık bir sesle beş vakit gök kubbeye ulaşan ezanı okumaya başladığında gönüllere işleyen bu davet bir nebze olsun esaret altında ki insanlara umut veriyordu. Yıkılan camilerin yerini yüksek binalar almıştı. Bu sadece Âbad kasabasına mahsus bir şey değildi. Akadistan'ın tüm şehirleri artık bu şekildeydi.

Yerleşik mekanlardan uzak bir mevkiye kurulmuş olan Eriz hapishanesinde önü alınmaz bir telaş başladığında yeni atanan Albay öfkeyle önünde uzanan vadiye bakıyordu.
Bu sonsuz gibi görünen vadide o adamı nasıl bulacaktı. Çevresini daha yeni çözmeye başlamıştı. Keskin ve hırslı bakışları ağaçlık alanda karar kılarken oraya doğru ilerlemişti. Askerlerinden ayrılması pek iyi fikir olmasa da eline geçirmiş olduğu bu fırsatı değerlendirme peşindeydi. Onu yakalamaya ilk kez bu denli yaklaşmıştı. Yakalamak zorundaydı. Direnişin gücünü kırmak için er ya da geç bunu yapmalıydı. Ağaçlık alana çoktan giriş yapmış ve etrafını yeniden kolaçan ederken arkasında fark ettiği hareketlilikle o yöne döndüğünde ensesinde hissettiği nefesle kaskatı kesilmişti. Dikkatsizliği sebebiyle bu denli yakınına gelebilmişti.

"Sakin ol Albay Honest."

Fısıltılı çıkan ses tehtid içeren sahte bir sakinleştirmeydi.
Adamın kendisini soyadından rütbesine kadar bilmesine  şaşırsa bile tüm dikkati ve sakinliğini koruyarak usulca arkasına döndü. Biraz önce altında durduğu ağacın hemen yanında heybetli beyefendi duruşundan ödün vermeyen bir adam duruyordu. Giyiniş tarzı Akadistan'a özgüydü. Yüzünü gizlemiş olduğu siyah örtüden meydan okuyan bakışlar içini titretmişti. Beyefendi duruşunun ardında sanki ehilleştirilmemiş bir doğan kuşunun vahşiliğini taşıyordu.
Korkutucuydu da.
Bu adam Esedullah'dı.

Şimdi daha iyi anlıyordu onu rütbesine kadar bilmesini. Öfkeyle kasılan çenesi seğirdi ve tıslarcasına adnını telaffuz etti.

"Esedullah."

"Ta kendisi. Sabırla Eriz'e adım atmanızı bekliyordum..... Hapishanede ki kargaşa size ufak bir hoşgeldin hediyesi."

Adamın sesinde alaydan ziyade ciddiyet vardı.

"Lanet olasıca pislikçok"

Albay Honest sakin durmak da zorlanıyordu belki biraz daha oyalayabilirse onu etkisiz hale getirebirllirdi. Yahutta bu işi askerleriyle halledecekti.

"Bir daha ki gelişime genaralliğe terfi etmenizi kutlarız." dediğinde meydan okuyan bir bakışla göz kırpıp soğuk bir tonla tekrar konuştu.
"Kanlı bir törenle."

Generalliğe terfi edeceğini nereden biliyordu. A.D.Ö'nün ajanları bu denli yakınlarına gelmiş olabilir miydi?

"Buna ömrün yeterse karşılıklı iki kadeh de içeriz."

Silahını çıkarıp adama doğrultuğunda Esedullah birkaç adım attığı an Albay uyarı niyetinde attığı adım sayısı kadar yere ateş etmişti.

"Cesareti severim Albay, fakat kurşunları yere sıkacak kadar olanı değil, göğse sıkacak kadar olan cesareti severim."

Albay göğsüne nişan aldığında "Cesareti senden öğrenecek değilim! Leşini yere serdiğimde asıl cesareti göreceksin."dedi.

Sözünü tamamlar tamamlanmaz adamdan gelen ani hareketle savunmaya geçse de ise yaramamıştı. Silahı sararmış otların arasını bulmuştu.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now