KARANLIK

232 24 4
                                    

İçimdeki korkuyla yüzleşmek istemiyordum, yüzleştiğim an korku dolu adımlarım geldiğim yere
dönememe sebep olurdu.
Korkunun insana yaptıramayacağı hiçbir şey yoktu. İnsan korkuyla katil bile olabilirdi.

Korku iliklerime kadar işlenmişti. Oysa ki o hücreden hayırlısıyla çıkabilmek için ne kadar dua etmiştim. Ormana girdiğim andan itibaren başlayan sert rüzgara çiseleyen yağmur da eklenmişti.

Adımlarım hızlanırken Dean söylemiş olduğu gibi sol tarafıma doğru tereddütle ilerliyordum. Artık hiçbir ağırlığı olmayan çantam bile ağırlık yapmaya başlamıştı.

Ormanın derininden gelen seslerle korkuyla irkilmeme sebep oldu. Önümde uzanan sık ağaçların arasına seslerin sahiplerini görmek istercesine baktım. Sesler gittikçe yaklaşıyordu, seslerin sahipleri beni esaret altında tutan o haysiyetsiz askerler olabilirdi.

Seslerin ardından ateşlenen silahlar koca ormanda yankılandı. Hemen yanımdaki ağaçtan büyük bir kuş havalandığında korkum bu ani olayla iki katına çıkmıştı. İri bir ağacın gövdesine bedenimi siper ettiğimde çaresizce etrafıma bakındım. Bu zamana kadar yaşadığım korkuların hepsi şuan hissettiğim korkunun yanında hiç kalırdı.

Tekrar esaret altında olmak, üstelik Dean olmadığı bir karargâhta.
Silah seslerine eklenen kuş ve diğer hayvan sesleri beni daha da ürkütmüştü. Beynimi istila eden düşünceler eşliğinde tekrar geri dönmek şartıyla Dean tarif ettiği yerin ters istikametine doğru koşmaya başladım.

Kalbim göğsümden firar edecekmiş gibi atıyordu. Silah seslerinden uzaklaştıkça derin nefesler alıyordum.
Bu nefesler benim için can suyuydu.
Yağan yağmur hızını daha da artırmıştı. Yağan yağmurla ıslanan toprakta ilerlemem zorlaşırken otların arasına gizlenmiş olan kaygan taşlar tehlike saçıyordu. Birkaç kez düşmekten kıl payı kurtulmuştum. Adımlarımı daha temkinli atarken gözlerim sığınacak bir yer bulabilmek için etrafı kolaçan ediyordu.
Dean tarif ettiği yerden uzaklaşmadan sığınak bulmam benim için önemliydi.
Rüzgar daha da arttırırken yağmur damlaları yüzümü kamçılıyordu.

Ağaçların küme yaptığı yeri gözlerime kestirdiğimde oraya doğru ilerlemeye başlamıştım. Herşey bir anda olmuştu.
Ayağım kaygan taştan nasibini almışken düşmekten kurtulamamıştım. Sert düşmenin etkisiyle bileğim burkulmuştu. Ayağa kalkabilmek için tutunabileceğim bir ağaç kökü veyahutta sert bir bitki aradım. Ağacın köküne tutunduğumda
zor da olsa kalkmayı başarabildiğimi düşündüğüm an tekrar dengemi kaybetmemle bayır aşağı yuvarlanmamı engelleyememiştim.

Tutunmaya çabaladıkça ellerimin çizilip yara aldığını anladığımda tutunma çabalarımın boşuna olduğunu hüsranla kabullendim. Kollarımı başıma siper etmekten başka çarem yoktu. Çünkü durma ihtimalim imkansızdı. Bedenime aldığım sert darbelerin açısına çaresizliğimde eklenince ağlamaya başlamıştım.

Sırt sert bir cisme çarptığında durmuştum. Kirpiklerimi acıyla araladım. Orman hakkında hiçbir fikrim olmadığı halde buğulanmış bakışlarım nerelere kadar geldiğimi ayırt etmeye çalışırken tek düşüncem kalkıp Dean tarif ettiği yerden ilerlemekti. Bunu yapacak bir toz taneciği kadar gücüm yoktu. Su sesi duyduğumda acıyla yutkundum.
Kurtulamamıştım.

Keskin ağrılar bütün vücudumu ele geçirdiğinde kirpiklerim usulca kapandı. Ağrılarım geçsin diye aldığım nefes bana daha çok acı veriyordu.
Kurtalamadığım gerçeğine defalarca yenik düştüm.

FİZÂNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin