ÇARESİZ

403 27 6
                                    

Dört duvar arasına gireli bir hafta olmuştu. Buraya gelişimi hafızamdan bu kaçıncı tekrar edişimdi bilmiyorum.Burada olmamdan ziyade ailemin beni ne kadar merak ettiğini benim için ne kadar endişelendiklerini bilmek düşüncelerimi bedenimi harap etmişti. Diğer hücrelerde kalan kadınların acı feryatları beni dipsiz kuyulara sürüklüyordu. Aynı acıyı yaşamamak için dua ediyordum.

Yaşamak, nefes almak bu denli güzelken ölmeyi istemek ama ölememek. Ölür gibi yaşamak, ölü gibi yaşamak.

Dizlerimi göğsüme çekerken kapı gıcırdayarak açıldığında oturur vaziyete büründüm. Her gün yaptığından farklı olarak içeri kadar girdi. Yemeği masanın üzerine koymaya ilerlediğinde postallarını takip eden gözlerimi çekmedim.
Durduğunda bakışlarım hala ayaklarındaydı.

"Yemeklerini yemelisin yoksa bu bollukta açlıktan öleceksin!"

Cevap vermedim.
Bollukmuş domuz etini yememi nasıl beklerdi gerçi düz düşünen bu kafa yapılarına göre fazla ince düşünüyordum. Bu caniler müslüman oldukları için insanlara onca eziyet ederken yemeğe mi dikkat edeceklerdi.

"Benimle konuşmaman canımı sıkıyor!"

Sert sesi hücrenin rutubetli duvarlarında yankılanırken bakışlarımı zeminden kaldırmadım.
Onu öfkelendirmemeliydim ve kışkırtmamalıydım bu benim zararıma olurdu.

"O yemekleri yemem inancıma göre yasak."

Güldüğünü hissettim bu umrumda bile değildi.

"Yapabileceğim bir şey yok!" dedi.

Senin gibi adam bozuntuları bir şey yapsa ne olur yapmasa.

Kapı sertçe kapanırken parmaklarım açlıktan sırtıma yapışan karnımı bulduğunda masanın üzerinde ki tablete baktım.
Kaşığı yıkayıp çorbayı yemeği bitirdiğimde et yemeğine tiksinerek kısa bir bakış atıp kenara koydum.
Alüminyum bardakda ki suyu tuvalete döktükten sonra temiz olduğuna kanaat getirdiğim sudan bardağı doldurdum.Yemek öğünlerim istisnasız böyle geçiyordu.
Yemekler tutsuz olsa bile yenilmeyecek gibi değildi çoğu şeye göz yummak zorundaydım.

Tableti kapının hemen kenarına koyduğum da dışarıdan gelen seslere kulak verdim.

"Esedullah hepinizin kökünü kazıyacak!"

"Kes sesini lanet herif!"

Alaylı bir ses "Kökümüzü kazıyacak olan Esedullah bakalım seni kurtarabilecek mi?" dediğinde cüretkar bir tonla cevap geldi.

"Ben kurtaracak demedim hepinizin kökünü kazıyacak dedim. Ondan korkunuza karagahtan dışarı bile çıkamıyorsunuz!"

Sanırım adamın söylediklerinden karşı taraf hiç hoşut olmamıştı. Koridorda bir arbede yaşandığı anlaşılıyordu.
Yine birilerini öldüreceklerdi. Bu buraya geldiğimden beri kaçıncı ceset olacaktı kim bilir? Koridoru kaplayan silah sesiyle geriye doğru sıçradım.

Namaz vakitlerini bile bilmiyordum saatime bakarak az çok tahminde bulunabiliyordum ama ilerleyen zamanlarda bu konuda oldukça zorlanacağıma emindim.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now