YARA

225 22 3
                                    

Zihnimim yorgunluğu bütün bedenimi etkiliyordu. Daha sabah yürümüş olduğum yolda güneş batmaya yüz tutmuşken yürümek beni ürkütse de emin olduğu kadar dalgın adımlarım dan taviz vermedim.

Gökyüzü sabah ki gibi kararsız değildi, sanki bütün maviliğini kurak bir çölün ıssızlığını andıran bu beldeye armağan etmişti.

Sonunda istediğime kavuşmuş olmanın verdiği mutluluk sebepsizce huzursuz olmama neden olmuştu.
Bütün bunları başından beri isterken huzursuz hissetmem normal miydi?
Bu geceyi geçirebilmek için Ahsa'ya geçici bir bahane sunmalıydım. Fakat ne sunacağıma dair hiç bir fikrim yoktu.

Aşina olmadığım sesler duymamla durakladığımda seslerin hangi taraftan geldiğini anlamama gerek kalmadan oldukça ileride beliren yabancı askerlerle kanımın çekildiğini hissettim.
Sanırım uzun süre gelmedikleri için varlıklarını unutmuştum. Gerçi unutmak pek mümkün değildi onlar yüzünden ülkeme geri dönemiyordum.

Beni fark ettiklerinde konuşmalarına yarıda kesip gerçekten var olup olmadığımı ölçüyor gibiydiler. Diğerine göre iri yarı olanı gözlerini kıstığında zorla yutkundum. Bu bakışı çok iyi biliyordum.

"Tanrım bu ne güzel bir hediye. Yüce İsa ona yaptığımız hizmetlerin karşılığında bizi ödüllendirdi Joseph."

Işık hızıyla kampa sürüklendiğimi hissederken çevrede ki ağaçlara olan aşinalığım bunu yalanlıyordu. Harekete geçmeliydim. Fakat sanki bütün gücüm yok olmuştu. Zeyd'e seslensem beni kaçıncı seslenişim de duyardı.
Bana doğru yaklaşan iri yarı asker yok olan gücüme güç katarken korkuyla arkamı dönüp hızla eve doğru koşmaya başladım. Koşmaya başlamamla askerlerin de postallarının sesi daha şiddetli çıkmaya başlamıştı. Bu insanlıktan yoksun varlıkların bir kadın gördüklerinde akılları tek bir şeye mi çalışıyordu. Aldığım nefesler sıklaşırken orta boylu yosun tutmuş olan taşı gördüğümde eve yaklaştığımı anlamıştım.

"Zeyd!"

Sesim koca tepede yankılandı eğer beni duymazsa özür dilemeyi bile çok gördüğü bir Nur olmayacaktı. Çaresiz haykırışım etrafta ki kuşları korkutmuş olacak ki kuş sesleri haykırışımın üzerine örtmek istercesine etrafı kaplamıştı.
Postalların sesi çok yakınımdaydı.

"Zeyd!"

Son bir gayretle ismini haykırdım.

Başörtümü kavrayan parmaklar dan güçlükle kendimi kurtarmayı başardığımda bir kaç tutam saçımın başörtümle beraber bana veda etmesiyle ufak bir çığlık dudaklarımdan firar etmişti.
Yıllardır nadide bir eser gibi bölgelerden bile sakındığım saçlarım omuzlarımdan aşağı döküldü.

Artık aldığım her nefes boğazımı yakıyordu. Ben bitmiştim fakat yolum hâlâ bitmemişti. Dizlerimin üzerine çöktüğümde ilk kez teslim olan bedenime isyan ettim. Şimdi teslim olmanın sırası değildi. Bir müslüman ancak Rabbine teslim olurdu.

Yerden destek alıp kalkmayı başarsam da tekrar yere kapaklanmıştım.
"Allah'ım senden başka sığınabileceğim kimsem yok."
Bir haykırışla içimden geçirdiğim sözler dudaklarımdan fısıltıyla çıkmıştı.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now