GERÇEK

205 27 1
                                    


İnsan genellikle planlı hareket edip bir önceki adımı düşünerek hayatında yol alırdı. Neyi tercih edersen onu yaşardın. Fakat bazen bilmeden sonrasının iyi olacağını düşünerek bir adım atarsın ama o attığın adım seni esaretine sürüklerdi. İnsan kendi kendini tutsak ederdi. Akadistan'a geldiğimde sonrasının benim için çok normal ilerleyeceğini düşünmüştüm ama bütün bu olanlar hiç normal değildi. Kendi tercihlerimin kurbanı olmuştum.

Tavandaki bakışlarımı halıya indirdiğim de kesik bir nefes aldım. Bir kaç saat ortadan kaybolmuş ve daha yeni gelmişti. Öfkem hala yerli yerindeyken bunu ona belli etmemin bir faydası olmayacaktı. Beni görmeye bile tahammül edemeyen bir adam için öfkemin hiç bir önemi yoktu. Umarım başta ortaya koyduğum tepkimin faydası olurdu.
Mutfakta ki sesler kesildiğinde oturma odasına teşrif etmesiyle rahatsızca yerimde kıpırdadım.Çekmeceden aldığı siyah şeye dikkat kesilmeme rağmen ne olduğunu anlamamıştım.

"Yemek yedin mi?"

Sabahtan beri sessizliğe gömülmüş olan odayı kaplayan sesiyle eminim pencerenin pervazında uyuklayan sinek bile canlanmıştır.

"Evet"dediğimde "Yemek yemem ya da yememem seni ne kadar ilgilendirir" dememek için kendimi zor tutmuştum.

"Yalan söyleme!"

Bakışlarım ışık hızıyla onu bulduğunda kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. Sabah öfkemi sindirememişken şimdi de durup dururken bunu söylemesi daha fazla öfkelenmeme sebep olmuştu.
Hızla ayağa kalktığımda pür dikkat beni izlemesi dahi umrumda değildi.

"Beni bilmediğim şeyler yüzünden suçlarken bir de yemek yediğim halde
"Yalan söyleme." diyorsun ben! Ben sana neden sana yalan söyleyeyim!"

Sesim umduğumdan da yüksek çıkmıştı. Sakince dinlemiş, istemsizce yüksek çıkan sesime rağmen hâlâ sakinliğini koruyordu.

"Her zaman aynı tabakta yemek yiyorsun tabağın yerinden santim oynamamış, yemekler olduğu gibi duruyor" dedi ve sonra yine sakin bir tonla konuşmaya devam etti.
"Kullanmış olduğum tabir yanlış kusura bakma."

Söylediği her sözde çatılı olan kaşlarım havalanmıştı. Bu kadar iyi bir gözlemci ile aynı evde yaşadığıma inanamıyordum. Sanırım bu şaşkın ve çatılı kaşlarımın havalanması hoşuna gitmiş olacak ki tebessüm etti.
Eşsiz tebessümünü görmezden geldim.
Yemek yemek yerine kahvaltı yaptığımı ona söylememe gerek yoktu.
Açıklama yapmamın da bir faydası olacağını düşünmüyordum.
Genellikle oturduğu koltukta yerini aldığında gözlerimi pencereye çevirdim. Aynı ortam da yeterince  kalmıştık, yabancı bir adamla evli olmak başından beri beni gererken bu gerginliğin beni nasıl yorduğunu hissedebiliyordum. Özetlemem gerekirse mahvolmuştum.

Beni gitmekten alıkoyan rica edici sesiydi.

"Sakin olup oturur musun?"

İster istemez ters bir bakış atıp"Sakinim" dediğimde oturup oturmamak arasında kalmıştım.
Bütün benliğimle onunla olduğum bu ortadan soyutlanmak istiyordum.

"Şuan seni ne sakinleştire bilir?"

Yönelttiği soruyla derin bir nefes alıp oturdum.

"Sakin olduğumu söyledim."

Sadece fazlasıyla öfkeliyim.
Beni neyin sakinleştirip sakinleştirmediği onu ne kadar  ilgilendirirdi! Öfkeli halime gerginlikte eklenince kendi kendimi çekemez olmuştum.

FİZÂNİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora