MECBURİYET

211 24 3
                                    

Rosie verdiği flash belleği çantamın iç kısmına yerleştirdikten sonra hazırlamış olduğum bal şerbetini ilaç niyetiyle içtim. İki gün önce tepeyi çıkarken büyük ihtimalle üşütmüş olmalıydım. Masayı silen Ahsa'ya dikkatle baktım. Dünden beri tuhaftı, aslında tuhaf değilde olduğundan daha farklı davranıyordu.

"Bir sorun mu var?"

"Bir sorun yok canım hayırlı bir şey var?"

Hayırlı bir şey mi? Ülkeme geri dönebilecek miydim? İçim kıpır kıpırdı.

"Gitmemle mi alakalı?"

Umutla gözlerine baktım, dudaklarına yayılan tebessüm ile derin bir nefes aldı.

"Gitmenle alakalı değil,inşallah hayırlısıyla o da olur."

Merakla ona baktım.
Kenarda ki minderi alıp yanıma oturdu.

"Bu benim için çok güzel bir duygu."

Yoksa hamile miydi? Kaybettiği bebeğinden sonra yeniden hamile olması onun için gerçekten güzel bir duygu olmalıydı.

"Aslına bakarsan aranızda ki çekimi bende hissettim ama Zeyd bir şey söylemeden bu konuyu açmak istemedim. Zeyd seninle evlenmek istiyor."

Duyduklarımla gözlerim kocaman açıldı. Sözlerinin gerçekliğini ayırt etmem zaman almıştı. Aramızda ki çekim mi ? Birbirine ters kutuplardık. Bir saniye ters kutuplar birbirini çekerdi. Aramızda olan şey birbirimizden haz etmememiz olabilirdi. Daha iki gün önce öldürecek miş gibi bakan adam bugün benimle evlenmek mi istiyordu. Bu gerçekten de düşündürücü ve korkutucuydu.

"Zeyd ve sen birbirinize çok yakışıyorsunuz, kardeşim insanı değerli hissettirmeyi de değersiz hissettirmeyi de çok iyi bilir."

İnsan ile gözleriyle konuşur. Hemde fazlasıyla değersiz hissettir. Eminim hepsinde de çok başarılıdır.
Buraya geleli daha bir ay olmuştu o adamı tanıyalı ise sadece birkaç hafta.

"Ahsa-"dediğimde çoktan ayağa kalkmıştı. Mutfağın girişine bakıyordu. Açıklamamı yapmak durumundaydım, bu evliliği istemediğimi söylemeliydim. Başımı hafifçe kapıya çevirdiğimde onu gördüm. İkimize de bakmıyordu.

"Siz konuşun ben içerdeyim."
Sözlerini tamamlar tamamlamaz mutfaktan çıkmıştı. Başımı pencere tarafına çevirdiğimde kapının kapanmasıyla kirpiklerimi hızla kırpıştırdım.

Tanımadığım bu adamla ne konuşabilirdim. Percerenin pervazından havalanıp uçan kuşun yerinde olmak istedim. Usulca ayağa kalktığım da karşımda duran adama bakmamaya özen gösterdim. Bakışlarıyla insanın var olan cesaretini bile yok ederdi. Ama cesaretim bu adamın bakışlarından kırılacak degildi. Bir an önce bu saçmalık son bulmalıydı.

"Sizinle konuşacağımız bir şey olduğunu sanmıyorum."

Gözleri kısıldığında arkama dönüp mutfak kapısına doğru ilerledim.
Sert bir nefes alış sesi ve hemen ardından sessiz çıkmasına rağmen tok bir ses adımlarımın durmasına sebep olmuştu.

"Olduğun yerde kal!"

Bu kadar sert bir giriş beklemiyordum iki gün önce ki söyleyeceklerimi de hep bu şekilde yarıda kesmişti. Çatık kaşlarımla ona döndüm.

"Bana emir veremezsiniz!"

"Deşifre olduğunu hâlâ anlamamış olamazsın değil mi?"

Deşifre olmak mı? Kendimi kapana kısılmış gibi hissetmem normal miydi? Acaba Rosie flash belleğiyle bir alakası olabilir miydi?

"Daha açık konuşur musunuz?"

"Travma geçirme olasılığın oldukça yüksek."

"Ne travmasın dan bahsediyorsunuz, ben gayet iyiyim."

Hiç iyi değilim bu adam ne amaçlıyordu ve ne saçmalıyordu.

"Sessini yükseltme" dediğinde zor sabrediyor gibi görünüyordu. Gerçi hareketlerine pek de anlam veremiyordum.

"Güvenliğin karşılığında bildiğin tüm bilgileri istiyorum bunun çözümü de çok basit benimle evleneceksin."

Ne güvenliğiden bahsediyordu. Evlilik bu kadar basit bir müessese değildi.

"Kast ettiğiniz bilgilerin ne olduğunu bilmiyorum -"

"Kısa süreli hafıza kaybı bu da sorun değil hatırlamanı beklerim."

Derin bir nefes aldım.

"Güvendeyim bu sebeple bir evliliğe gerek yok."

"Teklifim de olumsuz yanıt seçeneği yok."

Dalga geçercesine içimden söylediklerini defalarca tekrar ettim. Yenilgiyle masaya oturdum. İş ciddiydi.

"Birkaç gün sonra evleniyoruz bundan kimsenin haberi olmayacak özellikle de ablamın."

Bu kadar da ciddi olamazdı. Başımı kaldırıp sert ve keskin yüzüne baktığımda bütün bu olanlara inanmak istemeyen tarafımın ağır basmasının hiç bir önemi yoktu.

"Bana makul bir gerekçe sunmadan sizinle evlenmeyi kabul edemem."

"Teklifte yok, makul bir gerekçe de evlenmeye mecbursun başka bir seçim hakkın da yok."

Acıdan nasibini almamış gözlerine baktım ilk gördüğüm gün ki gibi bakıyordu. Çaresizliğe karşı alışan bedenim bir kez daha çaresizlikle kavruldu. Hayır deyip bağırıp çağırarak buradan çıktığımda kim ne söyleye bilirdi. İstemiyorum desem. Ama bu adam sadece bakışlarıyla her şeyi imkansız kılıyordu.

"Hafızan yerine geldiğinde daha iyi anlaşabileceğimizi umuyorum."

Açılıp tekrar kapanan kapı sesini duydum. Yanağıma doğru süzülen yaşı anında yok ettim. Az önce yaşananların hiç birinin yaşanmamış olmasını diledim, belki de hayatım da yaşadığım şeylerin en gerçeğiydi.
Duygularım, düşüncelerim sadece bir anda alt üst olmuştu fakat onları toparlamam oldukça zaman alacaktı.

                              ▪️▪️▪️

Yatağın üzerinde duran telefonu alıp çekmeceye koydu. Aynada ki görüntüsüne baktı. Derin bir nefes aldı. Ona gelen bütün istihbarat, zamanın uyuşması o kızın aralarına sızmış olan bir ajan olduğundan başka bir seçenek göstermiyordu.
Oysa ki fazla masum duruyordu.
İyi oyun oynayabilmek için eğitilmemiş miydi? O kız da şah olan birinin piyonuydu.

Duygularını kontrol edebilmeyi bir çok şeyi bildiği gibi çok iyi bilirdi. Bir kadına sevgiyle bakma konusunda pek de iyi sayılmazdı. Belki de yanılıyordu.
Yanılgılar doğruları bulabilmek için var olmamış mıydı?

Parmaklarını saçlarına geçirdiğinde karanlık gözlerin kapayıp açtı. İçten içe ustasının sözlerini bir kez daha tekrar etti.

"Bir şeyin olmasını ya hayırla iste ya da hiç isteme, yoksa o istediğin şey karşına büyük bir imtehan olarak gelir."

Gelmişti.
Tam yanıbaşındaydı.

FİZÂNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin