ZİFİRİ AŞK

141 13 18
                                    


Ağırlaşmış olan kirpiklerimi zorla araladığım da üzeri düzenlenmiş yatakla bakışırken usulca doğruldum. Uyuşmuş olan sağ kolumu ovalayarak mahmur gözlerimi fazlasıyla aydınlık odada gezindirdim. Battaniyeyi üzerimden kenara ittiğimde sıcak vücuduma soğuğun temas etmesiyle ürperdim. Geceye göre hava daha soğuktu.  Koltuktan kalkıp emektar hırkamı giyindim. Saatin altı olduğunu fark ettiğimde tam zamanında kalkmış olmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım. Artık geç kalktığım zamanlar günümün boşuna geçtiği düşüncesi gün boyunca beni rahatsız ediyordu. Rosie hemen uyandırmayı düşünmüyordum üzerinde ki yorgunluğu atması için bir kaç güne daha ihtiyacı vardı.

Sessizce açılan kapıyla gözlerim gelen kişiyi bulduğunda  bakışlarımı kaçırdım. Sabahın altısın da  bu denli yakışıklı olmak zorunda mıydı? O siyah tişörtü ev hariç başka bir yerde giyinmemesi gerekiyordu. Sadece siyah tişörtü mü aslında hiç dışarı çıkmamalıydı. Daha neler iyice düşünce yetimi kaybetmeye başlamıştım. Dün gece sabah nasıl karşı karşıya geleceğimizi kara kara düşünürken sabahında adamı dışarı bile çıkarmayacak kadar kıskanmıştım. Üstelik ortada hiçbir şey yokken ve buna hiç bir hakkım olmazken.
Sessiz bir tınıyla güldüğü duyduğumda kaşlarım istemsizce çatılırken keskin bakışlarım tekrar onu buldu. Sabahın nurunda neye gülüyor olabilirdi. Sesli düşünmüş olabilir miydim?

"Komik olan ne?"

Hırçın sesim odayı kapladığın da dudaklarında ki tebessüm yüzüne yayılırken içime işlemesinden korktum. Cevap vermeyip dolaba doğru ilerledi. Görüş alanımdan çıkmasıyla kapının hemen yanında ki boydan ayna da yansımamı gördüm. Birbirine karışmış saçlarım, mahmur mahmur bakan gözlerim ve soğuktan kızarmış burnum ile kesinlikle komik duruyordum. Alev alan yanaklarım eşliğinde aynadan bakışlarımı çektim. Koltuğa ilerleyip battaniyeyi katlandığım da perdeleri açmak için pencereye ilerledim. Perdeyi açtığımda karla kaplı manzara karşılaşmıştım. Soğuğun sebebini şimdi anlaşılıyordu. Yağan karı görmemle yüzümde oluşan tebessüm anında solmuştu. Ailem olmadan geçirdiğim günler, onları endişe içinde bırakmış olduğum gerçeğinin vermiş olduğu suçluluk duygusunu her an içimde taşımanın ağırlığıyla yarım kalan mutluluklarım. Ve onların bensiz hiç mutlu olmadığını bilmek...

Saksı da ki çiçeğim aklıma geldiğin de soğuğa rağmen etkisi altından kurtulamadığım uykum bir anda kayboldu ve aceleci adımlarla balkona ilerledim. Tamamen karla kaplanmıştı. Dişlerimi birbirine kenetleyerek saksıyı elime aldığımda üzerinde ki karları özenle temizledim. Umarım soğuk çiçeğimi kurutmazdı. Parmaklarım soğuktan uyuşmuştu. Aynı acelelikle içeri girip kapıyı kapadım. Odanın tam ortasındaydı elinde ki kitaba bakmayı bırakıp başını yana çevirip bana baktı. Bakışları elimde ki saksıya indiğinde yüzünde ki ciddi ifade yerini başka bir ifadeye bırakmıştı. Elinde ki kitabı yatağın üzerine koyup ağır adımlarla bana doğru ilerledi. Düzeltmek istercesine parmaklarımı dağınık saçlarımın üstünde gezdirdim. Tam karşımda durduğunda yaklaşık on dakika önce ki gülüşü tekrardan yüzüne yayılmıştı. Gülüşünü anlamlandırmaya çalışırken elimde ki saksıyı sanki bilerek parmaklarıma dokunarak aldığında bakışlarımı gözlerine diktim.

"Şimdi komik olan ne?"
Sonunda dudaklarını aralamayı başarmıştı.
"Çok mu merak ediyorsun?"
"Ne merak edeceğim sinirimi bozuyorsun."

Parmakları çiçeğin mor kanatlarını okşadı. Gözlerini  çiçekten çektiğinde bakışları yüzümü buldu. Bakışlarıyla tıpkı çiçeğin kanatlarını okşadığı gibi çehremi okşar gibiydi.

Bana bu şekilde bakması bütün sistemlerimi bozuyordu. Kendime verdiğim sözleri unutmama sebep oluyordu ki artık dün geceden sonra kendime söz veremez olmuştum. Bir an önce yüzünde ki gülüşü yok etmeliydi yoksa ben yok olacaktım ya da kendimi aşikar edecektim.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now