18.BÖLÜM

2.1K 135 48
                                    

18.BÖLÜM

''Sensin mal.''

Madrid Barajas Uluslararası Havaalanının içindeki herhangi bir koltukta otururken, 20 metre ötemde İspanyol memurlarla konuşan Utku'ya öldürücü bakışlar atmayı sürdürüyordum. Kendi kendime söylenirken kahverengi gözleri memurdan bana çevrilmişti. Bu hareket, dediğimi duymuş gibi hissettirse de elbette bir denk gelişti.

Utku, İspanyollarla olan sohbeti boyunca adamlara 1 kez bakıyorsa bana 2 kez bakıyordu. Aklı bendeydi çünkü Nergis, Feride Hanım, Serkay Bey ve Abuzer Bey varken konuşamamıştık. Adımdan başka bir şey diyememişti. Oluşan tuhaf atmosferi Sarp dağıtmıştı. Kabin ekibindekilere bizi iki yabancı gibi göstermeye çalışsa da kimse aptal değildi; Utku'nun ağzından adım çıkmıştı bir kere. Ayrıca kaptan pilotlarının donakalmış ifadesi beni tanıdığını bariz bir şekilde ortaya sermişti. Sarp onları şirketin servis aracına gönderdiğinde, meraklarını Nergis otelin yolunu tuttukları sırada gidermiştir. Küçük bavullarını sürüyerek havaalanında ilerlerken anlatmış da olabilirdi.

Utku'yla yine göz göze geldik. Sürekli bakışlarımız kesişiyordu. Benim anlamadığım şey şu ki İspanyollara tam dikkatini vermeden onların söylediklerini nasıl anlıyordu? Pilotların akıcı İngilizceye sahip olmaları gerekirdi, evet, garipsememeliydim o yüzden. Ama yabancı dili ne kadar akıcı konuşursan konuş şu rahat tavır ancak ana dilinde konuşan birine sergilenebilir geliyordu bana.

Lise 1'de okulun çardağında, gittiği İngilizce kursunun verdiği kelime ezberini yaparkenki sızlanışları hafızamda su yüzüne çıkınca tebessüm ettim. 12 yıl önceki İngilizcesiyle şimdiki İngilizcesi arasında dağlar kadar fark vardı. Onunla beraber ben de İngilizce öğrenmeye çalışsaydım benim de şu an akıcı İngilizcem olur muydu? Yok, sanmam, ben kesin bir noktadan sonra sabırsızlığımdan pes ederdim. Utku'daki özveri, disiplin, kendini geliştirme hırsı bende yoktu. O, uykuyu bile vakit kaybı olarak görürdü ve hiç sevmezdi. 4 saatlik uykuyla dururdu. Elinden gelse hiç uyumazdı. Bir keresinde 2 günde 1 uyumaya başlamıştı; bunu abisini uyumasına ikna etmem için bana gizliden ifşa eden Pınar'dan öğrenmiştim ve öğrenir öğrenmez Utku'ya azarı çekmiştim. 'Sen uyumuyorsun değil mi, gözlerinden uyku akıyor.' falan demiştim ama bu tamamen Pınar'ı harcamamak içindi. Pınar bana ifşa etmese asla çakmazdım çünkü çok dinçti. Bu nasıl olabilirdi, akıl sır erdiremezdim. Hem uyku sevilmez miydi hiç! Beni bıraksalar 24 saat fosur fosur uyurdum ama ben ne kadar uyku düşkünüysem Utku'nun da uykuya karşı o kadar az düşkünlüğü vardı.

Bizim ortak noktalarımız hep çok azdı. Ben tatlı kurabiyeleri ve gündüzü severdim, Utku ise tuzlu kurabiyeleri ve geceyi. Ben dilli dibektim, mızmızdım, hoppa bir kızdım. Utku ise yerinde konuşan, azimli, kendi halinde takılan bir erkekti. Ben hoyrattım, gürültülüydüm, denizimin dalgası kıyıyı kırbaçlardı ama Utku okyanusta bile dizgin dalgalarını usul usul süzdürürdü. Uçlar benim meskenimdi ama oralar Utku için hep kırmızı çizgi olmuştur o yüzden etrafında bile dolaşmazdı. Zıtlıklarımızla nasıl 8 yıl ilişki yürüttük, düşününce enteresan geliyordu.

İspanyol memurların yanından gelen Sarp'a "Hallettiniz deyin lütfen." derken kendimi ufak dalgınlığımdan çıkarmıştım. "Basına sızdırmayacaklar değil mi?"

"Anlamadım." dedi Sarp ben ayağa kalktığımda.

Gergince parmağımı kütlettim. "Benim aptallığım sizin mesleğinizi riske atabilirmiş." Serkay Bey'in adını vermedim. "E siz de halledeceğinizi söylemiştiniz başta." Sahi, tek başına ve kaptan pilottan habersiz halledebileceğini ona ne düşündürmüştü, bilmem. Babasının malıydı sanki Bulut Havayolları. "Eğer biriniz benim yüzümden işinden olursa..."

BİR ZAMANLAR AŞIKTIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin