27.BÖLÜM

2.2K 164 81
                                    

27

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

27.BÖLÜM

"Fırat Özden. Işıl Özden. Özge Özden. Zehra Koçak."

Düğün görevlisi isimlerimizi tekrar ede ede gözlerini konuk listesinde gezdirirken bakışlarımı davetliyi piste götüren taşlı yoldan kaldıramıyordum. Lise hocalarım sınıfa ders anlatırken defterimin köşesine Zehra Özden diye az mı yazıp leyla hallerine bürünmüştüm... Şimdi ise şahit olduğum isimlere bak; kırk yıl düşünsem aklıma ismimin ablamın ailesinin yanında sırıtacağı, acıtacağı gelmezdi.

Boğazımdaki düğümü gidermemle çalışanın bizi kır bahçesine buyur etmesi aynı anda oldu. Taşlı yolda adımlarken gözlerimi doğayla ve akşamın hafif karanlığıyla harika bir uyum sağlamış ışıklı süslemelerde gezdirmeye başladım. Burası dört yıl önceki bulunuşumdan sonra öyle değişmiş ki sanırım bir tek ismi aynı kalmış desem abartı kaçmazdı. Belki de gösterişli süslemelerden gözüme farklı bir mekan gibi geliyordu ama yine de fazlaca değiştiği inkar edilemez bir gerçekti.

Utku'yu terk ettiğim yan kır bahçesi ile mezuniyetimin yapıldığı kır bahçesini ayıran çit bitkileri kaldırılmış ve böylelikle iki bahçe birleştirilmişti. Anlaşılan düğün çok kalabalık olacaktı. Bundan emindim çünkü bu mekanda sülalesi çok olan komşumuzun oğlunun da düğünü olmuştu ve o zaman da iki küçük kır bahçesini tek alan yapmışlardı; düğüne konuk fazla olduğunda böyle bir yöntem uygulanıyordu.

''Saat 20.00'yi geçmesine rağmen daha gelin ve damat teşrif etmemiş, görüyor musun Özge? Ben sana onlar geç gelir demiştim. Girişi kaçırdık diye diye arabada başımın etini yedin.''

''Ama kaplumbağa hızında sürüyorsun Fırat, ne yapabilirim?''

Fırat Abi ve ablamın arabadan beri süren didişmesi beni hayranlıkla daldığım rüyalı atmosferden kopardığında ''Baba beni omuzlarına alır mısın?'' dedi Işıl. ''Fenerlere dokunacağım.''

''Sakın!'' dedi direkt ablam. ''Hiçbir lambaya dokunduğunu görmeyeceğim Işıl. Elektrik çarpar Allah korusun.''

Işıl ''Ya baba.'' diye nazlandı Fırat Abi'ye. Eteği simli mor elbisesinin içinde oldukça şirin göründüğünden çatık kaşlarına rağmen hala ballı bir bıdıktı.

Fırat Abi Işıl'ı kucağına aldıktan sonra kızının yanağından öpüp ''Anne doğru söylüyor.'' dedi. Ardından neredeyse gelinlik giymiş denilecek kadar süslü masalardan birine yerleşmek için ahşap yoldan çimlere geçiş yaptık.

Bahçenin tam ortasına konumlandırılmış gepgeniş pistin etrafındaki tüm masalar dolu olduğundan bize arkalar kalmıştı. Boş bulduğumuz köşedeki masalardan birine kurulduğumuzda gözlüğümü getirmediğime bin pişman olmuştum. Zira sırtına kumaşla kurdele yapılmış sandalyeyi oturmak için çektiğim sırada ortamdaki en göz alıcı yere, gelin-damat masasına baktığımda buğulu görmediğim tek şey masadaki otantik ışıklandırmaların parlattığı zarif kristal aksesuarlardı. Geometrik vazoların içindeki beyaz güllerden cam şişedeki mumun alevine, arkalarındaki ağaç vasıtasıyla sarkıtılmış perde led ışıklardan parıltılı dantel masa örtüsüne kadar göz kamaştırıcı dekorasyonu bütünüyle puslu görünüyordum. Artık gözlüklü biri oluşuma canım sıkılarak alt dudağımı büktüm. Neyse ki şamdan mumlar ve çiçeklerle benden süslü olan masamızdaki tabaklar, düğünün yemek konseptli olduğunu bariz bir şekilde söylüyordu da bu sıkkınlığım çabucak dağıldı.

BİR ZAMANLAR AŞIKTIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin