28.BÖLÜM

2.2K 168 135
                                    

Tüm Müslümanların Miraç Kandili mübarek olsun🤲🏻

Bugün ayrıca 6 Şubat depreminin yıl dönümü. Allah'tan ölenlere rahmet, depremzedelere sabır ve yardım diliyorum🤲🏻

Keyifli okumalar☁️

~

28.BÖLÜM

"Tam dayaklıksın." dedi Berna bilmem kaçıncı kez. Yaklaşık birkaç saat önce koşturarak çıktığım kır düğününde olanları ona anlattığımdan beri iki lafından biri buydu. Ardından tek elle alnını ovalamayı kesip "Kızım kaçmak nedir ya? Kaçmak nedir?" diye devam etti biraz sesini yükseltip. "Aşktan kaçılır mı? Millet bulamıyor."

Bunalarak nefes verdim. Neden otobüsten indiğimde direkt evime gitmek yerine Bernagile gelmiştim ki? Yarınlar çuvala mı girmişti? Aklımdan ne geçiyordu... diyeceğim ama biliyordum neyin geçtiğini. Fotoğraf çekilirken yaşanan olayı otobüste yolculuk boyunca düşüne düşüne bir hal olmuştum. Öyle ki bana siniri yüzünden başına ağrı vurduğunu söyleyen Berna gibi alın ovalamaya geçebilirdim birazdan çünkü şimdi de aklımın bir köşesinde yanıp sönüyordu. Sanki hala dudakları dudaklarımın üzerindeydi; o ısı, o doku hala hatırladığım gibiydi. Bana bambaşka hisler yaşatan dudakları unutamazdım.

Odasının kapısı tam örtülmüş mü diye kontrol etmeden hemen önce "Bağır, bağır." dedim. "İnci Teyze duysun.'' Kadın zaten akşamın bir vaktinde kapıya dayanışıma şoklanıp kuşkulanmıştı istemenin nasıl geçtiğini öğrenmeye geldiğimi söylesem de. ''Kardeşlerin de duysun. Tüm mahalle duysun.''

''İnsanı sinir etme sen de. Bu geceki fırsat kaçar mıydı Zehra, sen ne yaptın ya?'' Öfledi. Sonra hırsla beni kolumdan ittirdi. ''Çabuk geri git düğüne.''

Yatağın ayak ucuna devrildim. Doğrulurken ''Ne yapıyorsun be?'' dedim.

Berna beni tınlamayarak komodindeki telefonunu eline aldı. ''Saat 23.03. Düğünde sadece arkadaş çevreleri varsa o düğün en az 01.00'e kadar sürer.'' Yeniden beni ittirdi ama bu defa ayağa kaldırmak içindi. ''Koş, yetiş.''

''İttirip durma.'' dedim can sıkıntısının verdiği mod düşüklüğüyle. ''Gitsem bile Utku'yu düğünde bulamam ki. Ben kaçtıktan sonra hastaneye- Ha yok, Işıl var.'' Yerinden kımıldayamazdı, eli ayağı bağlıydı.

''Kötü olmuş ya babasının rahatsızlığı. Allah şifa versin.''

''Amin.'' Necmi Amca geçenlerde emlakçılık işine kolları sıvamıştı ve Fırat Abi'yle şu sıralar sadece buna uğraşıyorlardı. Acaba stres mi yapmıştı ki? Ablam bize geldiğinde Fırat Abi'nin bundan yakındığını söylemişti. Kalp rahatsızlığı olan birine göre kendisini çok yoruyordu ve hiç ailesinin laflarını dinlemiyordu adam. Çok inatçı ve hırslıydı; bu genlerini küçük oğluna miras bırakmış.

''Ah Zehra ah.'' diye söylendi Berna. ''Utku senin için babasının yanına bile gitmemişken kaçmak oldu mu hiç?'' Kafama vurdu. ''Aptalsın ya.''

''Kaç defa aradı da beni, biliyor musun?'' dedim cılız bir sesle. Durakta üç, otobüste dört, Bernaların evine koşar adımlarla yürürken de bir kez olmak üzere toplamda sekiz kez aramıştı beni ama hiçbirini açamamıştım.

Berna yüzüme öylece bakarken sinirle soluyordu. ''Dayağı hak ediyorsun.''

''Ya korktum, korktum.'' derken Berna'ya tam dönmüş ve bir bacağımı yatağa çekerek yarım bağdaş kurmuştum elbise biraz zorlasa da. Sonra pikenin üzerindeki şalı yatağa vurdurdum hafifçe. ''Anlasana.''

Berna da tıpkı benim gibi yatağa vurdu ve ''Neyden korktun Zehra? Delirtme beni.'' dedi. Sonra yastığını kucağına çekti. ''Isıracağım şimdi şunu. Ne bu tavırların? Sen değil miydin Utku'yu isteyen kızım?''

BİR ZAMANLAR AŞIKTIKWhere stories live. Discover now