20. BÖLÜM

211 15 1
                                    

Bölüm Şarkısı:
Beyoncé - Crazy In Love (Remix)

İyi okumalar🥰

•••

Son üç saattir aralıksız okuduğum kitabı elimden bırakmamı sağlayan şey, havanın karardığını fark etmem oldu. Bir elim dudaklarıma kapanmadan önce esnemeye başlamıştım. Sırtımı gerip rahatlatarak, kitaba daha sonra devam etmek üzere çalışma masasının üzerine bıraktım. Mutfaktan yiyecek bir şeyler almalıydım, en son ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyordum bile. Kitaba kendimi fazlasıyla kaptırmıştım.

Zira bu lanet dağ evinde yapabileceğim tek aktivite buydu. Ne internet, ne televizyon ne de başka bir şey; hiçbiri yoktu. Hatların çekmiyor olmasının yanı sıra bu işte bizimkilerin parmağının olduğunu da düşünmüyor değildim. Buraya geldiğimizden beri tam olarak iki gün geçmişti ve bu iki gündür annem dışında diğerlerinin yüzünü yalnızca bir defa görmüştüm. O da Pusat bizi bıraktıktan sonra, onu almak için geri geldiklerindeydi.

Kendi kendilerine bir işler karıştırıyorlardı, belki de başlarını zaten olduklarından daha fazla belaya sokmuşlardı ve hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Hatlar çekmediği için kimse birbirine ulaşamıyordu. Gerçi onların bizim için endişelenmelerine de gerek yoktu çünkü başımıza bir ordu kadar koruma ekibi dikmişlerdi. Kendi evimizin oradakilerden bile fazlaydı.

Ve ben bu rezil sirkte sıkıntıdan patlamak üzereydim.

Neyse ki annemin yüzünü görmek zorunda kalmıyordum. Evdeki 'herkes aynı anda kahvaltıda olacak' kuralı anlaşılan burada geçerli değildi. Sadece bunun sayesinde buraya katlanabiliyordum. Aksi takdirde sürekli annemle muhatap olsaydım kendimi zaten bir arabanın altına atardım. Baron denen şu adamın bizi yakalamasına veya işkence etmesine gerek kalmazdı böylece.

Dudaklarımın arasından bir iç çekiş fırladığı esnada ben de odamdan çıkmıştım. Adımlarım Amerikan tarzı mutfağa yöneldiğinde etrafı yalnızca koridorun sarı ışığı aydınlatıyordu. Dağ evine çok uzun süredir uğramadığım için buranın mimarisinin ne kadar güzel olduğunu unutmuştum. Tek katlıydı ancak Üç koca ailenin sığabileceği kadar odası ve alanı vardı. Her yer ahşaptandı, sadece banyolar modern olarak dizayn edilmişti. En arkadaki odalardan birinde kütüphane dahi vardı. Hâlbuki bizimkiler buraya yılda en fazla üç kere uğrardı, yine de her şeyi ayrıntılı yaptırmışlardı.

Adımlarım buzdolabının önünde durdu ve basit birkaç atıştırmalıkla birlikte mutfak masasındaki yerimi aldım. Telefonuma indirdiğim birkaç dizi sayesinde yemek yerken bir şeyler izleyebiliyordum şükür ki. Buradan çıkmayı başarabildiğimizde, teknolojinin nimetlerinden faydalanırken kesinlikle hepsinin kıymetini bilecektim.

Tabii, aramızdan birinin başına bir şey gelmeden çıkabilirsek.

Açıkçası bu, üzerine düşünmekten kaçtığım başka bir konuydu. Kendimi edebileceğim her şekilde meşgul ederek zihnimde tek bir düşüncenin bile belirmesine izin vermiyordum ancak... Bir kısmım olduğu yere çökmüş, korkuyla titriyordu. Yaşadığı korkunun en büyük sebebi ise Pusat'tı. Sonuçta Berkant abiyi korumak için buraya gelmişti. Ona yapılabilecek herhangi bir şeyi üstlenebilirdi, onun gözlerinde o ışığı görebiliyordum ve bu beni istemsizce endişelendiriyordu. Berkant abi ile babama bir şey olacağını ise hiç sanmıyordum zira onlar sorunlarla yüzleşmekten ziyade onlardan kaçarlardı.

Karnımın doyduğunu hissederek aldığım her şeyi yerine geri koymak için ayaklandım. Buzdolabının kapağını açtığım sırada dışarıdan bir araç sesi geldiğini duymamla kaşlarım çatıldı. İki gündür buralarda tek bir vızıltı bile olmamıştı ve...- Acaba bizi bulmuşlar mıydı?

ALTÜST (+18)Where stories live. Discover now