17. BÖLÜM

340 35 285
                                    

Bölüm şarkısı:
Say Yes To Heaven - Lana Del Rey

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen🤍
İyi okumalar dilerim!!

•••

   Pusat, her zaman düşünerek hareket eden bir adam olmuştu. Bir adım atmadan önce onun üzerine saatlerce kafa patlatabilirdi. Hatalardan hiç hoşlanmazdı, en basit bir olayda bile hata yapmaktan sonuna kadar kaçınırdı.

Bu sabah Doğanay'ı öpmesi ise yaptığı en güzel hataydı.

Onu gördüğü ilk andan beri ne kadar güzel olduğunun farkındaydı ancak bu pek de takıldığı bir konu olmamıştı, zira o zamanlarda Doğanay'ın karakterini yanlış tanımasından mütevellit, onunla ilgili hiçbir şey ilgisini çekmemişti. Ancak ön yargılarından arındığında, onu tanımaya başladığında ve kendisiyle özel hayatından bir şeyler paylaştığında, Pusat Doğanay'ın gerçek güzelliğini görmeye başlamıştı. Kendisine her ne kadar itiraf etmek istemese de onun ruhunu keşfettikçe Doğanay'da ilgisini çeken bir şeylere mutlaka rastlıyordu.

Bunun yanlış olduğunu biliyordu. Bugün yaptığı hareketin, onunla birlikte uyumasının, her an gözlerinin onu aramasının... Hepsinin yanlış olduğunun bilincindeydi lâkin Doğanay fark bile etmeden Pusat'ın dışarıya çizdiği bütün sınırları siliyor, ona hiç kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği kadar yaklaşıyor ve kokusunu duymasına izin veriyordu. Ah, bunlardan bir haberi olsaydı.

Sabah gözlerini, kollarının arasında kaybolmuş Doğanay ile birlikte açtığında ve kokusunun her yerde iz bırakmış olduğunu anladığında hâlâ uyuduğunu düşünmüştü. Sanki bir rüyadaydı, uyanırsa kâbusa dönüşme ihtimâli çok yüksek olan bir rüya. Zihninde, içinde bulunduğu durumdan her ne kadar hoşnut olsa da bir şeylerin sürekli yanlış olduğunu söyleyen bir yanı vardı ve o, her zaman mantığını dinleyen biri olmuştu. Yine de Doğanay'dan uzaklaşmak üzere hareketlenince, kızın kendisine daha sıkı sarılmasından epey bir hoşnut olduğunu kendisinden bile saklayamazdı.

Doğanay'ın uyanık olduğunu fark etmişti. Nefesini düzenli tutmaya çalışsa bile titrek nefesler veriyor, arada bir de nefesini tutuyordu. En ufak bir değişimi dahi fark etmek üzere yetiştirilmiş biriydi Pusat, ki böyle olmasaydı bile onun uyumadığını anlardı.

O an, Doğanay'ın da kendisinden uzaklaşmak istememesine sevinmişti. Bir süre yalnızca bu ânın tadını çıkardı fakat her güzel şeyin bir sonu vardı. Hem Doğanay'ın umutlanmaması hem de ağabeyinin yanına gidebilmesi için artık kalkmalılardı.

Doğanay'ı banyoya yönlendirip kendisi de hızlı bir duş aldıktan sonra, konuşmaları duyulmasın diye telefonuyla birlikte mutfağa inmişti. Ağabeyiyle son gelişmeler hakkında konuştular. Berkant, restorana varana dek kendisini bir aracın takip ettiğini ve aynı aracın dışarıdan hiç ayrılmadığını söyledi. Bunun üzerine tehlikenin gittikçe arttığını daha iyi anlamış oldular.

Birkaç gün önce hem Berkant'ın sahip olduğu işyerlerinin çevresine, hem de kendi çevrelerine bir koruma ekibi atanması gerektiğine karar vermişlerdi. Bu durumu ise yalnızca Berkant, Pusat ve Doğanay'ın babası Uğur biliyordu. Berkant her şeyin özellikle 'hanımlardan' gizli tutulmasını istemişti ancak bu isteğin pek uzun süre hayatta kalamayacağından kendisi de bihaberdi.

Ağabeyi ile olan konuşmasının sonunda her zamanki gibi sinirlenmişti Pusat. Berkant, her zaman onu kızdıracak bir şeyler söylemeyi başarıyordu. Pusat'ı kendi hayatından alıkoyup İstanbul'a sürüklemesi bir yana, omuzlarına ne kadar yük bindirdiğinin farkında değilmiş gibi saçma sapan davranıyordu. Neredeyse iki aydır yalnızca ağabeyini korumak için uğraşan birine çoğu zaman haksızlık yapıyordu. Pusat, her geçen gün ona biraz daha dayanamadığını hissediyordu fakat babasına verdiği sözü bozamazdı. Ağabeyi, kendisine emanetti.

ALTÜST (+18)Onde histórias criam vida. Descubra agora