7. BÖLÜM

548 57 113
                                    

[@doganayozenc hikâyesine bir ekleme yaptı.]

•••

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



•••

   Boy aynasının önüne geçmiş, kendimi baştan aşağı süzerken kombinimde herhangi bir kusur olup olmadığını incelemeye koyulmuştum ki her şeyin tam da olması gerektiği gibi göründüğünü fark ettiğimde memnuniyetle gülümsedim. Kahvaltı yaptıktan hemen sonra duşa girmiş, bütün bakımlarımı yapmış ve geri kalan zamanı bir saat içinde orada olacağım partiye hazırlanmakla geçirmiştim. Tepe sakinleri, özellikle meşhur dedikodu hesabımız, bütün hafta bugünkü partiyi konuşup durmuşlardı ve nihayetinde o büyük gün kapımızı çalmıştı.

Açıkçası eskiden olduğum kadar heyecanlı hissetmiyordum bu partiye karşı. Önceden böyle ortamlar hem enerjimi ortaya çıkarır hem de ilgi ihtiyacımı karşılardı ancak şu an ihtiyacım olan ilgiyi hiç kimseden alamıyordum. Yani, hiçbiri ve hiçbir şey yeterli gelmiyordu. Başka bir şeye ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Uçsuz bucaksız derinliğe sahip kahverengi gözler, mesela...

Boğazımı temizleyerek aptal düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım, tıpkı son günlerde Pusat aklıma her düştüğünde yaptığım gibi. En son yaşadığımız utanç verici vakadan sonra yüzünü görmemiştim ve görmemek için özel olarak kaçtığımı da söylemeden geçemezdim. O günkü düşüncelerim tamamen saçmalıktan ibaretti, duygusal boşluğa her kapıldığımda bunu yaşardım ki zaten. Saçma sapan hislerle dolardı kafamın içi. Neyse ki artık böyle bir durum olmayacaktı zira Pusat'la konuştuğum günün ertesi günü nihayet Işıl'ı yakalayabilmiş ve aramızı düzelterek yeniden gruba dahil olmasını sağlamıştım. Her şey yavaş yavaş yerli yerine oturuyordu, ben de artık tıpkı eskisi gibi davranıyordum. Yani kimse artık değiştiğimi düşünmeyecekti, hâlâ eski Doğanay olmaya devam edecektim ve ailem de adımız hakkında bir sıkıntı yaşamamış olacaktı. Evet.

Boğazımı temizleyerek son bir kez aynada kendime baktım, baştan aşağı süzdüm ve her zerremi yeniden inceledim. Parlıyordum. Tam anlamıyla ışık saçıyordum. O ışıltının gözlerime ulaşamadığını da yalnızca ben biliyordum. Sorun yoktu, böyle olmak zorundaydı. Başkası öğrendiği an bunu bana karşı kullanırdı.

Her ne kadar havalar artık güzelleşse de akşamları hâlâ serin oluyordu, bu yüzden üzerime siyah trençkotumu da attım fakat önünü açık bıraktım. Çantamı koluma takmadan hemen önce saate bakmış, bizimkilerin yaklaşık on dakika içinde kapının önünde olacağını görmüştüm. Ayakkabılarım zaten ayağımda olduğum için sakin adımlarla odamın dışına doğru yöneldim. Kapının kulbunu indirdiğim sırada merdivenleri tırmanan ayak seslerini duymuş, babamla yüz yüze gelme ihtimaline gözlerimi devirsem de kendimi odamdan dışarıya atmıştım. Kapıyı kapatıp da önüme döndüğümde ise karşı karşıya kaldığım kişinin babamla uzaktan yakından alakası yoktu.

Tıpkı benim gibi o da olduğu yerde kalakalmıştı fakat onun bakışları daha çok giydiğim elbisede geziniyordu. Ben ise gözlerine kilitlenmiş, her bir mimiğini inceliyordum ve şu an kaşlarını çatmış olmasının sebebini de merak etmiştim açıkçası.

ALTÜST (+18)Where stories live. Discover now