28. BÖLÜM

132 11 0
                                    

Bölüm Şarkısı:
Art Deco - Lana Del Rey

•••

"@tepeguncel: Bugünün gündemine şok olacaksınız! İki yıl önce sığıntısı Vera ile kavga eden Doğanay'ın en yakın arkadaşlarından biri, Vera ile öpüşürken basılmış! Kim olduğunu akşam 21.00'de canlı yayında açıklayacağız, hem de fotoğrafla birlikte. Beklemede kalın!"
Yorum Listesi
@a: İnanamıyorum, Doğanay'ın bu çevresindekilerden çektiği ne böyle!
@b: Güzel ve zengin ama burnu boktan çıkmıyor demek her şey bunlardan ibaret değilmiş hahaha
@c: Kim olduğunu daha erken öğrenmek isteyen dm
@d: Şu kıza o kadar üzülmeye başladım ki. Çok tatlı biri halbuki
@e: Ayy akşama kadar nasıl bekleyeceğiz şimdii
@f: Böyle giderse Doğanay insan içine çıkamayacak


   Telefonumu açma cesaretini, gerçekleri öğrendikten üç saat sonra bulabilmiştim. Yalnızca iki ay önceki Doğanay olsaydı gördükleri karşısında muhtemelen hastanelik olurdu. Şu anki Doğanay ise... Beklenenden daha sakindi.

Sakindim. Ekrana öylece bakıyor, sonu gelmek bilmeyen yorumları okuyor ve insanların hiçbir fikirleri olmayan hayatlar hakkında nasıl bu kadar kolay konuşabildiklerini samimi bir merakla sorguluyordum.

Önceki Doğanay bütün bu yorumları ağlayarak okuyor olurdu. Bense yalnızca yorumları dolduran insanlara acımakla yetiniyordum.

Kendilerine ait bir hayatlarının olmaması benim suçum değildi.

İnsanların beni sırtımdan bıçaklamayı tercih etmesi de benim suçum değildi.

Alp... Alp'i severdim. Gerçekten arkadaşım olarak nitelendirebildiğim nadir biriydi. Aynı lisede, aynı sınıfta okumuştuk. Hatta dört yıl boyunca birlikte, aynı sırada oturmuştuk. O dört yıl boyunca Alp'in bulunmadığı tek bir anım dahi yoktu.

Sonra aynı üniversiteyi kazandık. Aynı bölümde değildik fakat kampüsümüz ortaktı, birlikte bir arkadaş grubuna dahil olduk ve kopmayan bağlarımızı iyice sıkılaştırdık. Yani, ben öyle sandım tabii.

Bana ihanet etmesini beklediğim son kişi Alp'ti.

Ancak nedendir bilmem, hiçbir şey hissedemiyordum ona karşı. Yaptığı şeye karşı.

Belki de tanrı bana acımaya karar vermiş, kötü hislerimi kalbimden söküp çıkarmıştı. Zira yanımda Pusat olduğu sürece başıma ne geldiğini de umursayan bir yanım yoktu.

Gelen sayısız mesaj, istek ve yorumları boş gözlerle izlemeyi keserek telefonumu yeniden uçak moduna aldım ve koltuğun diğer köşesine fırlattım. Bu hareketim, Amerikan tarzı mutfakta bize yemek hazırlayan Pusat'ın dikkatini bana çevirmişti.

"Güzelim? Telefona bakmak yok demedik mi?"

Bildirimleri görüp de kafayı yememem için bana telefondan uzak kalmamı tembihlemişti ancak merakıma yenik düşmüştüm. Neyse ki uzun sürmedi.

"Sıkıntı yok, önemli bir şey var mı diye kontrol ettim sadece," Beyaz yalanlardan bir şey olmazdı bence.

Bana inanmadığını belli eden bir bakış atsa da üstelemedi. Sanırım her an ağlayacakmış gibi durmadığım için gerçekten bir sıkıntı olmadığına ikna olmuştu.

ALTÜST (+18)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang