2. BÖLÜM

936 75 136
                                    

Medya Pusat, aşağıya da evlerin temsili fotoğrafını bırakıyorum.

İyi okumalar🥰

İyi okumalar🥰

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



•••


   "Bugün biraz geç geleceğim, haberiniz olsun,"

Kahvaltı tabağıma doldurduğum üç beş salatalığa çatalımın ucuyla eziyet ettiğim sırada bu kelimeler ağzımdan mırıltıyla dökülmüştü Geçen gece yaşanan saçmalık tekrar gündemimiz olmasın diye söyleme gereği duymuştum. Babam normal şartlarda tabiri uygunsa benim ne bok yediğimle ilgilenmezdi ancak o gün çok saçma bir şekilde eve giriş saatime takılmıştı. Ölsem umurunda olacağını sanmıyordum hâlbuki.

"Planlarını ertele," dediğini duydum babamın, kafasını tabağından kaldırma zahmetine bile girmeden, benim sorgulayan bakışlarım eşliğinde söyleyeceklerine devam etmişti: "Akşam Berkant'ın yeni restoranı açılıyor, oraya gideceğiz."

Bununla birlikte kaşlarım çatıldı. Evet, Berkant abiyi çok seviyordum ve fikrim sorulsa gelmeyi direkt kabul ederdim ancak bu şekilde bir ortamda bulunmaya zorunlu kılınacak yaşı artık geçtiğimi düşünüyordum.

"Ben neden gelmek zorundayım ki?" dedim, içimdeki sinirlenmeye başlayan tarafı susturmaya uğraşırken. Babamla pek kavga etmezdik çünkü buna sebep olacak kadar dahi diyaloğa girmezdik. Son zamanlarda kafasına taş falan mı düşmüştü bu adamın?

Babam, bu sefer gözlerime bakmaya tenezzül ederek ifadesiz bakışlarını benimkilere sabitledi. Öfkeli değildi, aksine, sinir bozucu derecede sakin ve boş görünüyordu. Size yemin ederim, hayatımda bu adamın bakışlarından daha fazla hiçbir şeyden nefret etmiyor olabilirdim.

"En son hatırladığıma göre sen de ailemizin bir parçasıydın, değil mi? Hep birlikte olacağız tabii ki."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve zihnime akın eden onlarca lafın önüne tek tek set çekerek söylediğine herhangi bir karşılık vermedim. Beni her seferinde daha da öfkelendiren o bakışlarını benden alıp yeniden önündekilere çevirdiğindeyse gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum. "Peki," dedim, usulca ve ağzıma bir parça salatalık attıktan sonra ayağa kalktım. "Ben derse gidiyorum. Görüşürüz."

Masadan en fazla üç adım uzaklaşmışken babamın sesi geldi tekrardan kulağıma, "7'de hazır ol, kızım."

Sakin ol, Doğanay. Sakin ol.

Birkaç saniye duraksasam da daha fazla sinirlenmemek adına, babama bir cevap vermeden adımlamaya devam ettim ve çantamla ayakkabılarımı elime aldığım gibi kendimi evden dışarıya attım.

Bahçenin demirliklerine tutunarak ayakkabılarımı giymeye uğraştığım esnada bir yandan da ağzımın içinden babama söylenip duruyordum, suratına diyemediklerim yüzünden her geçen gün biraz daha doluyordum ve eğer beni o her istediğini sorgusuz sualsiz yapan, kendisini koşulsuz seven kızı sanıyorsa kesinlikle yanılıyordu. 15 yaşındaki Doğanay'ı kendi elleriyle öldürmüştü ancak bunu öyle yavaş, öyle sessiz sakin ve belli belirsiz yapmıştı ki kendisi bile fark etmemişti.

ALTÜST (+18)Where stories live. Discover now