4. BÖLÜM

781 57 133
                                    




   Elimde tutmakta olduğum kahveden büyük bir yudum aldıktan sonra Alp'in bana imâyla bakmasına daha fazla katlanamayarak ters bir bakış attım ona. "Ne var, konuş artık,"

Dersten çıktığımda kampüste olan tek kişi Alp olduğu için onunla ikimiz buluşmuş, bu sefer Tepe yerine kampüsün içindeki kafelerden birine oturmuştuk. Yaklaşık yarım saattir ne anlatsam o garip bakışları bir türlü değişmemişti, bu da demek oluyordu ki ağzında çıkarmak istediği bir bakla vardı. Lisenin ilk gününden beri tanıyordum onu sonuçta.

"Sen ne ara bu kadar kabalaştın ya?" diyerek beni tiye aldığında gözlerimi devirmeden edemedim, birazdan tokadı geçirecektim, o olacaktı. Tabii adımı kirletmek istersem... "Tamam, şampiyon, bir şey demedim."

"Sorun burada başlıyor, Alp. Sabahtan beri bir şey diyeceksin ama demiyorsun!" Nihayetinde beni çileden çıkartabilmenin verdiği haklı gururdan olsa gerek, insan içinde pek yapmadığı bir şeyi yaparak pişkin pişkin gülümsedi bana. Alp'in sınırları vardı ve çoğu zaman sadece benim yanımda kaldırırdı. "Kızım, iyi misin sen? Bana pek öyle gelmiyor da şu sıralar..."

Söylediğiyle birlikte kaşlarım çatıldı, ne demek istediğini anlamamıştım. "O ne demek öyle?"

Rahat tavırlarını bozmadan kahvemden bir yudum da o aldı ve sözlerine devam etti: "Diyorum ki bir değişiklik var sende. Bir şeyler olmuş sana. Daha önce bin defa, şu kızı şutla, dememe rağmen inatla Işıl'ı götünün dibinde tutan sen, bir anda kızın ağzına sıçıyorsun. Ki bu kısım daha da garip çünkü sen kavga etmeyi geçtim, sözlü tartışmaya bile girmezsin." Cümlelerini bitirdiğinde artık ilk baştaki kadar gevşek görünmüyordu, sanki gerçekten de bir problemim varmış da ne olduğunu çözmek istiyormuş gibiydi.

Benim bir şeyim yoktu.

"Diğer herkes de senin gibi mi düşünüyor?" diye sordum, beni endişelendiren tek kısım buydu. "Değiştiğimi mi düşünüyorsunuz? Saçmalamayın isterseniz. Her zamanki gibiyim, sadece orada bana saygısızlık yapmıştı-"

"Doğanay, o sana hep saygısızlık yapardı. Bu yüzden, şutla, diyordum zaten."

Hayır, hayır, hayır. Dış görünüşümden ödün veremezdim, hayır. Ben hâlâ aynıydım ve bunu onlara kanıtlayacaktım. Değişemezdim, bu bütün imajımı zedelerdi.

"Saçmalıyorsun, Alp. Her şey aynı, hatta göstereceğim bunu," Alp'in şaşkın bakışları eşliğinde birden ayaklandım ve oradan ayrılmadan hemen önce yanaklarına birer öpücük kondurdum. "Yarın görüşürüz, partiyi unutma!"

Arkamı dönmeden ona son kez seslendiğim esnada bir yandan da telefonumdan Işıl'ın numarasını bulmaya uğraşıyordum. Ondan özür dileyecek ve aramıza geri gelmesini isteyecektim. Böylelikle insanlar, arkadaşlarım ve diğerleri, değişmediğini görecekti. İmajıma bir zarar gelmeyecekti, insanların gözünde hâlâ o neşeli ve anlayışlı Doğanay olarak kalmaya devam edecektim.

Beni hep seveceklerdi.

Ne kadar arasam da telefonlarıma cevap vermeyen Işıl, endişelerimin beni yiyip bitirmesine sebep olurken onu artık aramaktan vazgeçerek bir taksiye attım kendimi. Onunla eninde sonunda konuşacaktım, endişe etmemi gerektiren bir şey kalmayacaktı. Her şeyi yoluna koyabilirdim.

Taksiciye verdiğim evimin adresinin ardından hatrı sayılır bir vakit yola gitmişti, neyse ki bunu lehime çevirip kendimi sakinleştirmeyi başarabilmiştim. Sitenin girişine vardığımızda parayı ödeyerek taksiden indim, güvenlik görevlisine verdiğim selamla beraber de siteye giriş yapmıştım.

Yavaş adımlarım eşliğinde girişten çok da uzakta bulunmayan evime varmama yalnızca bir iki metre kalmışken, bizim evin hemen yanında, Berkant abinin bahçesinde meydana gelen bir hareketlilik çekti dikkatimi. Daha önce bu sitede yüzünü bir kere bile görmediğim bir adam, evin pencerelerinden içeriye bakmaya çalışıyor, arada bir de verandada boş boş volta atıyordu. Karşımdaki bu manzara kaşlarımın çatılmasını sağlarken, muhtemelen hiç de akıllıca olmayan bir şey yaparak adamın dikkatini çekmek amacıyla boğazımı temizledim. Aynı zamanda da evlerle aramda bulunan mesafeyi epey bir azaltmıştım.

ALTÜST (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin