14. BÖLÜM

403 36 439
                                    


•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



•••

Çoğu insanın hayatında gidişatı değiştiren keskin bir viraj olurdu. İnsanlar o noktayı takla atmadan geçmeyi başarabildiklerinde, artık bambaşka biri olduklarını savunurlardı. Küllerinden yeniden doğarlardı, geçmişi bir çırpıda silip atarlardı. Bunu, sanki gündelik bir olaydan bahseder gibi anlatırlar ve, aslında tam tersi yaşanmasına rağmen, her şeyi geride bıraktıklarını sanarlardı.

Peri masallarını andıran bir dünyada yaşıyorlarcasına davranırlarken, gerçekler önlerine kocaman bir duvar ördüğünde ona çarpmamaları imkânsızlaşırdı. Bazı insanlar böyle bir hayatın olmadığını kavrayamazlardı.

Bütün bu bahislerin hayalperest zihinlerde oynayan basit bir tiyatrodan ibaret olduğunu düşünürdüm. Onlar kendilerini bir anka kuşunun bedeninde yeniden yaratırken ben yüzlerine geçirmiş oldukları maskeyi sahte bir tebrik ifadesiyle izlerdim.

Hiç kimse geçmişini tamamen arkada bırakamazdı. Hiç kimse yaşadığımız dünyanın küllerinden yeniden doğmaya müsait olmadığını anlamazdı. Bir kere kül olduğunda bunun geri dönüşü yoktu.

Keskin virajlar sadece sizi alaşağı etmek için vardı.

Burnuma dolan iğrenç kokuyla birlikte yüzümü buruşturmadan edemedim, kasıklarıma baskı yapan histen kurtulmak amacıyla lavaboya gelmiştim fakat burada nefessizlikten her an ölebilirdim. Nefes alırsam da kokudan düşüp bayılabilirdim.

Bir anlığına aynadaki aksimle göz göze geldim ve etrafımdaki her şeyden soyutlanıverdim. Geniş kadınlar tuvaletinde sıranın bana gelmesini beklerken yüzüm epey bir asılmıştı, gözlerimdeki parlaklık alkolün etkisiyle yok olmuştu ve bıkkın bir ifade simamı esir almıştı. O an, karşımdaki bu genç kadının Doğanay Özenç değil de yalnızca, basitçe Doğanay olduğunu fark ettim. Etrafında olup biten her şeye kayıtsız, tüm dünyaya öfkeli ve yapayalnız. O kadar yalnız ki artık kendi kendini bile mutlu edemiyor.

Daha fazla bu manzaraya bakmanın beni bir uçurumdan aşağı iteceğini anladığımda bakışlarımı kendimden kaçırdım. Zihnimin içi acınası bir yuvaydı. Ben yalnızca Doğanay olmaktan memnun değildim. Kendim olmak bana her zaman trajik bir film izliyormuşum gibi hissettirirdi.

Onun hayat çizgisinde küllerinden yeniden doğmasına sebep olacak bir viraj yoktu. Olsa bile hiçbir zaman geçmişini geride bırakmasını sağlamayacaktı.

O ve ona ait olan her şey, yalnızca, acınasıydı.

Gözlerimi kırpıştırarak bana seslenen kadına baktım, lavaboların boşaldığını ve benden başka bekleyen birinin olmadığını söylüyordu. Bakışlarım dudaklarına yerleşmiş olan içten gülümsemeye takıldığında, onun da rol yapıp yapmadığını sorgulamıştım.

ALTÜST (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin