13. Bölüm

27.1K 1K 50
                                    

Bütün ailenin gelmesi ve hamileliğimin coşkuyla kutlanması sonrası Emir Asaf'la birlikte hastaneye gitmiştik. Gerekli kontroller yapılmıştı. Bir buçuk haftalık hamileydim. Şimdilik bir sıkıntı görünmüyordu. Düzenli olarak takibim yapılmaya devam edilecekti.

Şimdi ise hastaneden çıkmış ve arabaya binmiştik. "Asaf." Arabayı çalıştırmadan bana döndü. "Efendim?"

"Ya beni İpek'e bıraksan? Başkasından duymasın. Ben haber vermek istiyorum."

"Tamam, bırakırım. İşin bitince de haber ver alayım."

"Senin almana gerek yok aslında." Geç bile kalmıştı kaşları çatılmak için. "Ben alırım dedim Hira."

"Aman iyi!" Kafamı cama çevirip arabayı çalıştırmasını bekledim. Fakat ısrarla çalışmayan arabayla yeniden Emir Asaf'a döndüm. O da bana bakıyordu zaten. "Sürsene arabanı sen." Cıklayıp bana yaklaştı. "Hamile karım bana küsmüş. Süremem." Omuz silkip cama geri döndüm. Elbette ki sıkılıp çalıştıracaktı arabayı. Yani umarım...

~~~~~~~~~~

"Cidden manyaksın sen!" Gülerek konuştu. "En az senin kadar karıcım."

Tam bir saat boyunca ne o arabayı çalıştırmış ne de ben onunla konuşmuştum. Tamam kabul, ondaki inatsa benimki de âlâsıydı. Sonuç olarak da bir saattir arabanın içinde oturuyorduk. "Tamam küsmedim, hadi çalıştır artık şu arabayı." Arabayı kilitlemiş olmasa, çoktan inip taksiye binmiştim de işte...

"Hiç inandırıcı değilsin karıcım." Artık sinir yüklenen bedenimle ona döndüm. "Emir Asaf!"

"Bak Asaf da demiyorsun."

"Demiyorum, demeyeceğim!" Omuz silkerek konuştu. "İyi. Ben de arabayı çalıştırmıyorum." Pekâlâ kendi kaşınmıştı. Henüz hormonlarım tam devreye girmiş olmasa da biraz odaklandığımda gözlerim dolmuştu. Elimi karnıma koyarak konuştum. "Bak duydun mu annecim? Baban bizi hapis etti bu küçücük arabada. Hiç karımla çocuğum acıkmış mıdır, karımın beli ağrımış mıdır diye düşünmüyor."

"Ne?" Hayretle bana bakarken gülmemeye çalıştım. "Bir de hâlâ 'ne' diyor. Duy bunları birtanem. Bak gör babanın verdiği değeri..." Peşine gözümden bir damla da düşerken performansım tamamdı.

Hemen gözümden akan yaşı silmiş ve saçımı öpmüştü. "Özür dilerim, düşünemedim güzelim. Belin ağrımıştır tabi. Evimize gidince masaj yaparım olur mu? Acıktınız mı? Ne alayım size?"

"Biraz acıktım ama İpek'te yerim ben. Sen de gel, ye öyle gidersin." Eli yanağımı okşarken gülümsedi. "Karım beni mi düşünüyor?"

"Hmm evet, kocamın aksine."

"Kabul ediyorum, lafı yerine çok güzel oturttun." Söylediği ile kahkaha atmıştım. Daha fazla oyalanmayıp yola koyulmuştuk. Sessiz geçen yol sonunda İpek'e gelmiştik. Zile bastığımda oyalanmadan açtı. "Hoş geldin Hira'm!" Tam bana sarılacakken Asaf'ı fark etti. "Aaa enişte sen de hoş geldin!" Bu kız neden her Emir Asaf'ı gördüğünde cırlayarak konuşuyordu? Anladık, en çok enişteci sensin İpek.

İçeriye girdiğimizde salona geçip oturduk. "Hayırdır kuzum böyle ikiniz birden?"

"Ben seninle bir şeyi konuşmak için geldim, ama açız. Emir Asaf da yemek yedikten sonra gidecek."

"Hadi yine iyisiniz valla. Canım çekti diye kendime poğaça falan yapmıştım. Yeni çıktı fırından. Hatta Hilal ve Ece'ye de haber verdim, bir saate gelirler." Alınmışlıkla konuştum. "Tabii canım unuttun beni..."

"O nasıl söz Hira kuşum? Hani bugün pazar ya, ailenle olursun dedim ondan yani." Biraz duraksayıp konuştu. "Kız sen böyle tripli konuşunca bir garipsedim. En son Yusuf'a hamileyken böyle her şeye alınır-" lafını kesen, yaşadığı aydınlanma olacaktı ki gözleri kocaman açılmıştı. "HİRA!"

Bî- misâl HayatWhere stories live. Discover now