29. Bölüm

18.4K 835 57
                                    

Saatin kaç olduğunu bilmezken uyanmakta fazlasıyla zorlandığım bir gündü. Öyle ki Emir Asaf'ın ne ara hazırlanıp çıktığını bile duymamıştım. Aşağıdan gelen sesler kaşlarımın çatılmasını sağlamıştı. Kimler gelmişti ki?

Sonunda kalkabildiğimde sabahlağımı giyerek önce lavaboya uğradım. Ardından üzerimdeki halsizlikle yavaş yavaş merdivenleri indim. Bu esnada salona tabak taşıyan Hülya ile karşılaştık. "Günaydın Hira hanım." Gülümsemesine karşılık benim de dudaklarım kıvrılmıştı. "Günaydın canım." Önden salona girmesine müsaade edip peşinden girdim. Girdiğimde gördüklerim şaşırmamı sağlamıştı. Zira Sancar kardeşler evimin salonunda Yusuf ile oynamaktaydı. "Annemle kaydeşim uyanmışş!" Yusuf onları anında bırakıp bana geldiğinde eğilerek saçlarını öptüm. "Günaydın birtanem." O da yanağımı öptüğünde elimden tutarak onların yanına çekiştirdi. "Anne baak dayımlay bana ne almış!" Yusuf'un hevesle gösterdiği, minyatür bir at çiftliğiydi. Oğlumu nasıl tav edeceklerini çözmüşlerdi anlaşılan.

"Teşekkür ettin mi annecim?" Unutmuş olduğu belli olan yüzüyle önce bana baktı. Ardından onlara dönerek konuştu. "Teşekküy edeyim."

"Günaydın." Çekinerek günaydın diyen Barlas'a hafif gülümseyerek karşılık verdim. O an sanki dünyayı eline vermişim gibi gülmüştü. "Ağrın falan mı var? Normalde erken kalkarmışsın. Kontrole gidelim mi?" Uraz'ın abartısına hayretle baktım. Sadece uyumuştum! Ne kontrolü Allah aşkına?

"Doktor olduğuna emin misin sen?" Kaşları çatılırken konuştu. "Neden ki?"

"Hamilelikte en normal olan şey yani uyku yüzünden kontrole gitmeyi teklif ediyorsun da." Aras anında gülerken Barlas da ona katılmıştı. "Hem erken kalktığımı nereden öğrendin?" Arkamdaki Dilek'i göstermişti kafasıyla. "Nane limonunuz hazır Hira hanım. Getireyim mi?" Hülya'ya kafamı salladığımda salondan çıkmıştı. "Her gün o şeyden mi içiyorsun?" Konuşurken yüzünü de ekşiten Aras'a döndüm. "Mide bulantımı biraz olsun bastırıyor. Bu yüzden içiyorum."

"Doktorun bunun için bir ilaç vermedi mi?" Kaşları çatılmış cevap bekliyordu Uraz. "Vermeyi teklif etti fakat ne kadar az ilaç tüketirsem o kadar iyi. Daha sonra o da hak verdi buna. Hem... İdare ediyorum boşver." Gözüm Yusuf'a kayarken anlamışlardı sebebini muhtemelen. Konuyu değiştirmek adına konuştum. "Siz hayırdır böyle?" Anında duruşları değişmişti. Sanırım kızdığımı düşünmüşlerdi. "Bir yerden başlamak gerektiğini düşündük... Bu yüzden seninle ve Yusuf'la vakit geçirmek için geldik. Fakat rahatsız olduysan hemen şu an gidebiliriz." Salona girdiğimden beri sessiz olan Poyraz'dı konuşan.

Bakışlarım onu bulduğunda gitmelerini istememden korkar gibi bakıyordu. "Hayır, böyle bir isteğim yok. İyi düşünmüşsünüz. Sadece... şaşırdım. Bilseydim hazırlık yapardık."

"Oohooo her geldiğimizde hazırlık mı yapacaksın? Geldik işte ne güzel." Barlas da katılmıştı konuya. Sık sık gelecekler miydi yani? Hülya'nın getirmiş olduğu çayımı içerken sofra da kurulmuştu. Diğerleri Yusuf'la oynarken Poyraz'ın gözlerini sık sık üzerimde hissediyordum. Benim gözlerimse ister istemez sığınağımı arıyordu. Fakat aramamdaki sebep farklıydı. Poyraz da sığınağımmış gibi hissettiriyordu ve bunu unutmak adına Emir Asaf'a ihtiyacım vardı.

Sofra hazır olduğunda birlikte geçmiştik. Yusuf yanıma kendi çabasıyla oturmuştu. Kahvaltı etmiş olmasına rağmen iştahı açıktı miniğimin. Bu halini görmek beni de mutlu ediyordu. Zira çoğu zaman ilaçları yüzünden hiç yemek istemiyordu. "Mine hanım neden gelmedi?" Bu soruyu sormayı kendim de beklemiyordum. Bir anda çıkıvermişti ağzımdan. Çekingen bakışlarım onları bulurken Uraz cevap verdi. "Gelmeyi istedi aslında. Ama biz kardeş günü yapmak istedik." Sahi kardeştik değil mi? Yapayalnız geldiğim bu yaşımda dört abim olmuştu. Ne garipti hayat...

Bî- misâl HayatWhere stories live. Discover now