44. Bölüm

7.5K 629 125
                                    

Hepinize merhabalar,
bölüme başlamadan önce kısa bir konudan bahsetmek istiyorum. Bazı okurlarım Yusuf'un konuşmasına fazlasıyla eleştiride bulunmuşlar ve bu duruma bir açıklık getireyim. Öncelikle Yusuf 2 değil, 2,5 yaşındaydı kitaba başladığımda. Hatta 3 yaşına girmek üzereydi ki girdi de zaten. Bu yaştaki bir çocuğun bu şekilde konuşamayacağını iddia edenler olmuş. Kendi yeğenim 2,5 yaşında ve gayet böyle konuşuyor. Kaldı ki bunu tasdikleyen okurlarım da oldu.

Diğer bir konu da Hira'nın hamileliğini öğrendiği süre. Kalkıp da boş boş atmıyorum arkadaşlar. Araştırdım, yeni çıkan testlerde üç güne kadar sonuç gösterenler bile varmış. Hakkıyla yorum yapan kimseye şu zamana kadar tek bir laf etmedim. Hatta yorumları için teşekkür bile ettim. Fakat kalkıp da gereksiz eleştiri yapan, üstelik bunu son derece üslupsuz yapanlara tahammül edemiyorum. Eleştiri yapın tabii ki fakat lütfen üsluplara dikkat edelim. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim, iyi okumalar ❤️

Aradan bir hafta geçmiş ve istemesek de alışmıştık hastaneye. Kızımın gelişimi güzel gidiyordu. Pınar bu gidişle erken doğum riskinin ortadan kalkacağını söylemişti. Oğlumun ise durumu iyiye dönük bir ilerleme gösteremese de en azından stabildi.

Şimdi ise annemler ziyarete gelmişlerdi. "Durumun iyiye gidiyormuş annecim." Annem mutlulukla konuşmuştu. Ben nasıl ki evlatlarımı düşünüyorsam, o da beni düşünüyor ve seviniyordu. "Evet, yine de tedbir olarak yedinci ay bitene kadar hastanede kalacakmışım."

"Olsun birtanem, siz iyi olun da." Oğlum iyi olmadığı sürece benim iyiliğim de yarımdı. Dönüp Yusuf'a baktığımda dedesinin kucağında, ona bir şeyler anlatıyordu. Tekrar önüme dönmeden önce pencere önüne dizilmiş, pür dikkat beni izleyen abilerime baktım. "Anne."

"Söyle annecim."

"Şunlara söyler misin, dik dik bakmayı kessinler." Annem kaşlarını çatarak abimlere döndü. "Gözlerinizi oyarım sizin!" Annemden önce babamın sesi duyulmuştu. Diğerleri gözlerini çekerken, Poyraz babama bakarak göz devirmişti. "Dede! Dayım bööyle yaptı sana!" Yusuf, dayısını taklit etmeye çalışarak dedesine şikâyet ediyordu. "Gördüm aslanım gördüm. Bir daha bakacak gözü kalmayacak, haberi yok."

"Baba." Uyarı amaçlı seslenişimle gerekli mesajı almıştı. Yusuf'un yanında bu şekilde konuşmaları sonrasında benim başım yanıyordu. Zira pek meraklı oğlum, o neydi bu neydi diye tekrar tekrar sormaktan hiç çekinmiyordu. "Hadi biz daha fazla durmayalım, dinlenin." Annem yorgun halimi hissetmiş gibi konuşmuştu. Gerçi anneler hissederdi. "Evet, anneniz haklı. Hadi eşek sıpaları." Yusuf'u alnından öpüp kalkmıştı babam. Ardından yanıma gelerek bana da aynısını yapmıştı. "En ufak şeyde arıyorsun tamam mı fıstığım?" Kafamı salladığımda gülümseyerek tekrar öpmüştü. Annem de tuttuğu elimin üzerine öpücük bırakıp kalkmıştı. Ardından Yusuf'u da öptüğünde kapıya yönelmişlerdi. Abimler de çıkacaklarken aklıma gelenle seslendim. "Siz bir durun." Poyraz hayırdır bakışları atarken takmadım. "Anne iki dakika Yusuf'un yanında kalır mısınız?"

"Kalırız tabii yavrum. Kalırız da hayırdır?"

"Yok bir şey annecim." Uraz'a dönerek konuştum. "Kalkmama yardım eder misin?" Kafasını sallayarak hemen yanıma gelmişti. Elimden tutarak belimden de desteklerken ayağa kalkmıştım. Ayağa kalkmak bile benim için fazla enerji tüketimiydi. Bu yüzden bir süre nefesimin düzene girmesini bekledim. Bu durum Barlas beyefendiye komik gelmiş olacaktı ki gülüyordu. "Komik mi?! Sen doğurunca görürüz!" Hiçbirine bakmadan odadan çıkarken hepsi kahkaha atmıştı. Ne yani, Barlas da doğuramaz mıydı?

~~~~~~~~~~~~~~~

"Hadi benim kocam olacak şahıs kuzeni için böyle bir işe kalkışmış. Siz hayırdır?"

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin