49. Bölüm

5.5K 508 39
                                    

"Anne Ecyin çok komik. Süyekli uyuyoy."

"Küçük olduğu için sürekli uyuyor bebeğim."

"Ben de öyle miydim gücel annem?"

"Hıhımm öyleydin annecim. Hem de çok tatlıydın. Tombik tombik yanakların vardı o zaman da." Uzanıp yanaklarını da sıktığımda kıkırdamıştı. Ameliyatı olalı beş gün oluyordu. Miniğimin durumu oldukça iyiydi. Bu yüzden bugün de son kontrolleri yapılmış ve çıkışımız yapılıyordu. Oldukça özlediğimiz evimize bugün dönüyorduk. Emir Asaf çıkış işlemlerini hallederken ben de Yusuf'u hazırlıyordum. Aileden kimse yoktu çünkü evde Yusuf'un yeni hayatı için küçük bir kutlama hazırlamışlardı. Kapı açılarak Emir Asaf girdi. "Hazır mısınız güzelim?"

"Hazırız canım." Yusuf uzanıp elini yanağıma koyarak ona dönmemi sağladı. Kaşları çatılmıştı. "Anne! Babam senin canın değil!"

"Kimmiş annenin canı?" Emir Asaf da tıpkı Yusuf gibi kaşlarını çatmıştı. Çocukla çocuk olmaya bayılıyordu. "Ben! Biy de aytık Ecyin de vay."

"Bak sen şuna. Ben niye canı değilim?"

"Çünkü annem biji doyuydu ama seni babaannem doyuydu baba! Sen onun canısın tamam mı üjülme." Emir Asaf'a üzülme diyişi inanılmaz hoşuma giderken kahkaha atmıştım. "O zaman kaçırayım ben şu annenin canlarını!" Emir Asaf da gülerek önce Yusuf'u kucağına almış sonra da pusetiyle birlikte Ecrin'i almıştı. "Emir Asaf ikisini taşıyamazsın öyle. Bırak Ecrin'i bana." Kapıdan çıkarken konuştu. "Sen sadece çantanı al karıcım. Diğer eşyaları da Mustafa alır." Çocuklarla birlikte çıkmış ve Yusuf'la konuşa konuşa yürüyordu. Ben de el mecbur çantamı almış ve peşlerinden gidiyordum. Asaf'a değen birkaç göz sinirimi bozarken yanlarına yetiştim. "Yusuf'u ver bari." Bakışları bana dönmüştü. Benim bakışlarımsa etraftaydı. "Olmaz karıcım, yeni doğum yaptın sen."

"Yeni doğum yaptın kısmını geçmedik mi sence de Asaf'cım? Hani ben yaklaşık iki ay önce falan doğum yaptım ya."

"Yeni işte." Beni bir şekilde delirtmeyi başarıyordu. Hayır yani derdim elimi tutmasıydı ve bu gerçekleşmiyordu. Açık açık söylemem ise mümkün değildi! Emir Asaf'ın diline düşmektense bütün kızların bakışına maruz kalmayı tercih ederdim. Yani, sanırım...

"Kucağımdaki çocuklar kime ait olduğumu yeterince belli etmiyor mu karıcım?" Etrafı talan eden bakışlarım anında Emir Asaf'a dönerken, o ise yakalamış olmanın verdiği keyifle gülüyordu. "Aman! Seni düşünende kabahat! Etmiyorum yardım falan, nasıl gidiyorsan git!" Öne geçtiğimde arkamdan kahkaha atmıştı. Bir de gülme be adam!

Hastaneden çıktığımızda arkaya, çocukların yanına oturmuştum. İkisi birden olunca güvenip de öne oturamazdım. Emir Asaf da bindiğinde yola çıkmıştık. Emir Asaf'ın dikiz aynasından baktığını bilsem de dönüp bakmamıştım. Bence naz yapmak benim de hakkımdı. Eve yaklaşırken yanından geçtiğimiz at çiftliği ile Yusuf'un sesi duyuldu arabada. "Anne baak! Atlayy!"

"Gidelim mi yine oğlum?"

"Hı hı gidelim baba. Atlaya binelim kaydeşimle."

"Annen de binsin mi?" Bakışları bendeyken sormuştu. Birlikte binişimizi, itirafımızı hatırlatmaktı amacı. Başarmıştı da. Aklım anında o güne giderken yüzümde gizleyemediğim bir gülümseme oluşmuştu. İstemsiz gözlerim aynaya kaydığında zaten bende olan gözleriyle kesişti. Göz kırptığında gülerek kızıma döndüm. Sonunda eve geldiğimizde ben Ecrin'i alıp inerken Emir Asaf da Yusuf'un inmesine yardımcı olmuştu. "Anne baak çiçekleyy!" Baharın gelmesiyle bahçemizdeki çiçekler de açmıştı ve çok güzel duruyorlardı. Evin bahçesini bile ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Belki ne çabuk benimsedin denilebilirdi fakat insan evi bildiği yeri süresi fark etmeksizin benimserdi. Emir Asaf elini belime koyduğunda birlikte kapının önüne gelmiştik. Biz zili çalmadan kapı Dilek tarafından açılmıştı. "Hoş geldiniz!"

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin