Bölüm 12

12.9K 920 160
                                    

Bölüm sonunda açıklama var onu okumadan bölümü bitirmeyin! 

🌸🌸 Satır arası yorum yapmayı unutmayın:) bu bölüm bol bol yorum istiyorum🌸🌸

❤️Bölümü icheisseniss düzenledi emeğine sağlık bebeğim ❤️

ღKeyifli okumalarღ

*GEÇMİŞTEN*

"İrem" dedi genç adam nazik bir sesle. İzlemeye kıyamadığı, biricik sevgilisinin saçlarını nahif hareketlerle yüzünün kenarından çekti ve elmacık kemiklerinin üstünü okşadı kibarca. Korkuyordu, incitmekten korkuyordu; biriciğini, yalnızca sevgilisi olmakla kalmayan bu kadını incitmekten ölesiye korkuyordu.

"İrem uyan bebeğim." diye yeniledi cümlesini. Uyuyan kadına baktıkça içi gidiyor, kalbi titreşiyordu lakin uyanmalıydı çünkü güzel sevgilisi lanet bir hastalıktan muzdaripti. Her geçen gün kadını yiyip bitiren, dibe girmesine neden olan bir hastalıktan. Kadına daha sıkı sarılmasına neden olan bir hastalıktan muzdaripti lakin Oğuz biliyordu, sevgilisi iyileşecekti. İyileşecek ve yeniden eski günlerdeki gibi olacaktı. 

Genç kadın uykulu gözleriyle sevgilisine baktı ve hafif bir tebessümle mırıldandı "Oğuz." adama baktığı an, yaşadığı hastalığı bile unutacak raddeye gelirken gözlerini kapadı huzurla. Ne güzel bir adamdı sevgilisi.

"Sevgilim." dedi dolu dolu. İçerisinde birçok duyguyu barındırıyordu bu sevgilim kelimesi. Özlemden aşka, aşktan öfkeye ve acizliğe kadar. Aşktı çünkü genç adamın gözlerine baktığında gördüğü ilk şey yıldızlardı. Ona bakan milyonlarca yıldız... Nasıl sevmezdi ki bu adamı? Öfkeydi çünkü sinirliydi. Kendine, hastalığına ve tanrıya. Ona bu iğrenç hastalığı verip ölmesine neden olacak hastalığa öfkeliydi ve adamın gözlerine her bakışında, ölmemesi için yalvardığını görebiliyordu. Ve acizlikti en dibine kadar çünkü kadın korkuyordu. Tek korkusu, adamın gözlerine yeniden bakamayacak olması, bu yıldızlar arasında dilediğince seyahat edemeyecek olmasıydı.

Ve o gözler onun için, içinde kaybolmak istediği yeşil gözler, uçsuz bucaksız bir ormandı aynı zamanda.

"Bir tanem hastaneye gitmemiz gerekiyor." dedi Oğuz sessiz bir mırıltıyla. İrem hatırladığı gerçekle burukça tebessüm etti. Sevgilisinin gözlerine baktığı anda aklından silinen berbat anılar yeniden hücum etmişti zihninin içine. Ölecekti İrem, tanrı ona yaşama şansı vermiyordu. 

Fazla duraksamadı ve başını sallayıp yatağından yavaşça kalktı. Oğuz'u odada bırakırken hazırlanmak için odasındaki banyoya ilerledi. 

Omuzlarının biraz altında biten kabarmış alev kızıl saçlarına baktı. Oğuz'un korkarcasına okşadığı saçlar... Kocaman kabarmışlardı yine, saçlarına dokundu sanki Oğuz'a dokunuyormuş gibi ve kendine göz devirip bakım eşyalarının arasından aldığı saç kremiyle biraz olsun indirdi kabarmış saçlarını. Daha fazla oyalanmadan çıktı. Oğuz çoktan ihtiyacı olabilecek eşyaları çantasına koymuştu bile. Bu adam kalbine zarardı.

Gülümseyip çantasını Oğuz'dan alıp yanağına yumuşakça dudaklarını bastırdı. Kalbi, ilk anki gibi hızla atarken, Oğuz gülümseyip sevgilisinin yanağından makas almıştı. Evden çıkarken sohbet etmeye başlamışlardı çoktan. 

"Akşam bizimkilerle hep gittiğimiz yere gidip maç izleyeceğiz, sen de gelsene bir tanem." dedi Oğuz. Sesi öyle yumuşak çıkıyordu ki ikilinin ilişkisini görenler hep kıskanırdı. Sevgilisini yanında istiyordu genç adam, sanki onu beş dakika bile bıraksa kaçıp gidecekti ve o geride kalacaktı. 

İrem güldü. "Siz maç izlerken kendinizden geçiyorsunuz Oğuz." dedi gülmeye devam ederek. Oğuz bir elini boynuna atıp kaşıdı, haklıydı sanırım. Maçı izlerken kendilerini kaybettikleri doğruydu. Bazen kaptırıyorlardı kendilerini ama şimdi koca bir kalabalıkla izlenen maçta nasıl coşmazlardı ki? Kalabalık, bütün kalabalığın hep bir ağızdan ve uyumlu olarak bağırarak yaptığı tezahüratlar... Düşüncesi bile bundan keyif almasına yetmişti

Amber Tomris - Gerçek aileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin