Bölüm 27

4.5K 580 225
                                    

@GamzeYldrm240 etiketleyeceğim dediğim bebek sensin. Öptüm <3 ama neden etiketlediğimi söylememmmm :) 

OY İSTİYORUM EFENDİM! YORUM İSTİYORUM! ANLATABİLİYOR MUYUM? 

Caps Lock açık kalmış aşklarım ondan yani yoksa beni bilirsiniz. Öpüyorum hepinizi muck 💋

<>

Yaşarken ölür müydü insan?

Ölürdü. 

Yıllar önce kızını beklediği yerdeydi Fatih Karahan. Ameliyathane kapısının önündeydi. 

Tabi o zaman böyle değildi. Mutluydu. Biriciğini, can parçasını kucağına almayı bekliyordu. Şimdi yine bir ameliyathane kapısının önünde yine biriciğini, can parçasını bekliyordu ama bu sefer mutsuzdu. Paramparçaydı. Eli göğsünde nefes almaya çalışıyordu. Tam 4 saat 48 dakika önce girmişti kızı içeriye. 4 saat 48 dakikadır savaşıyordu. 

Oğlu kapının dibine oturmuş sırtını buz gibi soğuk duvara vermiş ağlıyordu. Gözleri kan çanağı olmuştu ama hala sessiz sessiz ağlıyordu. Keza Atlas da aynıydı Alparslan'ın yanına yere oturmuş iki kuzen hayır hayır onlar kardeşlerdi, omuzlarını birbirine yaslamışlardı. Birbirlerinden duygusal destek alıyorlardı. Fatih ne kendini toparlayabiliyordu ne oğluyla yeğenini. Hoş zaten Amber'in iyi haberini almadan toparlanamazlardı ya. 

Çıt çıkmayan koridorda hıçkırık sesleri duyulduğunda üç adam da başını kaldırıp kapıya baktı. Ses git gide yaklaşırken üçü de ayaklandı. Kapı açıldığında içeriden bir adamın yardımıyla Oğuz çıktı. Ameliyatı izlemek için güç bela ortalığı birbirine de katsa izleme odasına girmişti. Şimdi bu hali neydi? Amber'e ne olmuştu da bu haldeydi?

"Oğuz?" dedi Alparslan korka korka. "İyi değil mi Amber? Sen mutluluktan ağlıyorsun." Alparslan'ın korka korka sorduğu soruyu Oğuz yanıtlayamadı. Yaşıyor diyemedi. 

"Merak edilecek bir şey yok. Hastamız hayatta. Doktor birazdan çıktığında sizi bilgilendirecektir. Geçmiş olsun." Oğuz'u çıkartan adam kaçarca koridoru yürüyüp asansörleri bile es geçip merdivenlere yöneldiğinde arkasından bakan Fatih bir şey olduğunu anlamıştı. 

"Oğuz." Fatih elini Oğuz'un omzuna koydu. "Bir şey de n'olur. Ne oldu kızıma?" Titreyen sesiyle Oğuz yeniden hıçkırdı. Artık nefesleri kesiliyordu. Oturduğu koltuğun sırtına yasladı sırtını. İki eliyle yüzünü sıvazlarken içi çıkacakmış gibi ağlıyordu. 

"Yaşıyor." dedi kesik kesik. "Yaşıyor." diye tekrarladı. 

"Başka bir şey var." dedi Atlas. Göz yaşları yanaklarından akıp giderken açılan ameliyathane kapısına döndü dördünün de bakışları. 

Doktor bonesini çıkarmış tek eliyle tutarken kapının önünde berbat görünen dört adama baktı. Dördünün de gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş haldeydi. Üç adamı tanımasa da koltukta oturmuş hüngür hüngür ağlayan Oğuz Karaman'ı tanıyordu elbet. Miraç Karaman'ın en büyük ikinci oğluydu o. Evlilik arifesindeki nişanlısını kanserden kaybettikten sonra hayatla bağını koparan bir adamdı Oğuz Karaman. Şimdi içerideki kız için mahvolmuştu. 

"Geçmiş olsun." dedi adam ne diyeceğini bilemeden. Derin bir nefes alıp verdi. "Hastamız geldiğinde çok kan kaybetmişti. Kan grubu da 0Rh+ olduğundan mütevellit kan sıkıntısı da çektik. Doktorumuz-" dedi gözleri kısa bir an Oğuz'a dönmüştü. "Gerekli müdahaleyi en iyi şekilde yapmış. Emin olun onun müdahalesi olmasa hastayı-"

"Doktor! Edebiyatını sonra yap! Bana kardeşimin nasıl olduğunu söyle. Şu herifin bu kadar ağlamasının sebebini söyle artık!" Oğuz sinirden titreyen ellerini doktorun yakasına doğru uzatsa da kontrolünü sağlayıp geri indirmişti. 

Amber Tomris - Gerçek aileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin