Bölüm 28

5.2K 612 225
                                    

Yarım yamalak bir şey oldu kendimi kesicem ama gitmem gerekiyor şuan kursa geç kalıyorum hatta. O yüzden bunla idare edin...

Büyük ihtimalle çoğu yerde anlam bozuklukları var siz okudukça gördüğünüz yerleri yazın ben akşam düzelteyim. 

Sizi öpüyorum. Siz bölümü okuyun ben kursa gidiyorum...

 ♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥ 


Tomris Karahan

Canım yanıyordu. 

Tarifi nasıl olur bilmiyorum, ne iki ne iki bin kelimeyi yan yana getirip de anlatamıyorum. Bu kez 4 gündür benimle beraber bu odayı yuva yapmış ailem de acımı alamıyor. Garip bir yorgunluk var üzerimde. Günlerdir uyuyorum ama geçmiyor.

Konuşmak istiyorum mesela. Ama ağzımdan birkaç kelime zor çıkıyor. Ağlamak istiyorum, bağırıp çağırıp hesap sormak. Geleceği ön görebilmek. Birkaç gün önce geleceğimi adım adım bilen ben şimdi kaybolmuş haldeyim.

Bir yere gitmek istiyorum mesela. Her şeyden kaçmak. Bu sefer ben albay torunuyum deyip ayakta kalmak istemiyorum. Dibe vuracaksam vurayım, dip de dinleneyim istiyorum. Gözlerimi kapatamıyorum. Önceden gözlerimi her kapattığımda gözlerimin önünde belirip heyecandan uykularımı kaçıran yeşil üniforma artık nefesimi kesiyor. Aldığım nefes içimi üşütüyor. 

Gözlerimi kapattım. 

Zaten keşke açmamış olsaydım. 

Odada günlerdir susmak bilmeyen bir gürültü vardı. Babaannemler geldiklerinden beri bir an olsun yanımdan ayrılmamış hep yanımda sohbet edip beni de aralarına dahil etmeye çalışmışlardı. Şuansa garip bir tartışmanın içerisindeydiler. Ne konuştuklarına odaklanamasam da sanırım babaannem bana kendi yaptığı yemeklerden yedirmek istiyordu. 

İsterdim. 

Onun yemeklerini özlemiştim. Ve tadı tuzu olmayan hastane yemekleri midemi bulandırıyordu. Ama ağzımı açıp olur babaanne demedim. Oya halam inatla babaanneme daha ev yemeği yemem için erken olduğunu söylerken ben susup yattım. En son gözlerimi kapattım. 

Bana uğultu halinde gelen tartışma bir süre daha devam etti. Kim kazandı bilmem ama bir süre sonra etraf sessizleşti. 

"Anneannem en azından çorba yapsın teyze." Kartal abim... Günlerdir yanımdan ayrılmayıp gözlerimden her şeyimi anlayan abim. Alparslan abimi zorla okuluna yolladığımız o birkaç saatlik dilimde bir şey derim belki diye gözümün içine bakan en büyük abim. 

"Sadece çorba." Pınar halamın keyifsiz sesi odayı doldurdu. Birkaç gün önce olsam 'Doktorluk ilkelerine ihanet!' deyip dalga geçerdim. Hatta Demir eniştemi de yancım yapar saatlerce bunun makarasını yapardım. 

Kapı tıklatıldı. Gözlerimi açma zahmeti göstermedim. Kapı açıldı bir süre açık kaldı. İçeriye 4/5 kişinin girdiğini adım seslerinden çıkarabildim. 

"Biz ancak gelebildik." Miraç beyin sesi çıt çıkmayan odada duyulduğunda odadaki anşlamsız sessizliği anlayabilmiştim. Meğer odada soğuk rüzgarlar esiyormuş. 

"Gelmenizi gerektiren bir durum yoktu Miraç bey. Sizi ilgilendiren bir durum yok ortada." Dedemin sert ve baskın sesi Miraç beyin üzerinde baskı kuruyordu. Gözlerimin önünde canlanan görüntüde Miraç bey dik duramıyordu. İki yanında dikilen oğullarının umursamaz halleri, Mine hanımın ilgisiz hali de hayalimdeki resme dahildi. 

"Turan bey Amber benim kızım." işte bu beni neredeyse güldürüyordu. Kendimi tutmamış olsaydım günlerdir zar zor tebessüm oluşan yüzümü güldürdüğü için ailem Miraç bey ve ailesine teşekkür ederdi. "Daha tanışalı ancak 1 ayı geçiyor. Evet anlaşmazlıklar var ancak inanıyorum ki zamanla düzelecek. Ben aile olabileceğimize inanıyorum." Miraç beyin inanç dolu konuşmasını hayretler içerisinde dinledim. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 27 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Amber Tomris - Gerçek aileWhere stories live. Discover now