3. Bölüm

7.1K 476 111
                                    

Aynadaki buharı elimle alırken ıslak damlalar saçlarımdan enseme doğru süzüldüğünde yüzümü buruşturup boştaki elimle ensemi ovaladım. Enseme sıvı değmesi beni her daim rahatsız etmişti.

Sessiz sessiz üzerimi giyinirken mutfaktan gelen kokularla gülümsedim. Simay'la dün ağabey-kardeş gecesi yapmıştık, o yüzden bugün saat öğleyi biraz geçerken uyanmıştık.

Tatlı tarafından kalkmış olmalı ki bugün kahvaltı hazırlamayı o istedi. Normalde "sınavım var" bahanesine sığınarak önündeki tabağı bile kaldırmazdı. Çoğu zaman bunu umursamazdım ama işten yorgun bir şekilde çıktığımda bir de onun tripleriyle uğraşmak zor oluyordu.

Sigara paketini, çakmağı ve telefonu yanıma alıp mutfağa geçtiğimde Simay'ın balkona sofrayı kurduğunu görmek beni gülümsetti ancak hemen ardından karşımızdaki balkonda keyifli keyifli kahvaltı eden Tuğrul ve Nazlı'yı görünce gülüşüm soldu.

Sinirle yumruklarımı sıkarken bir tarafım hâlâ deli gibi kırgındı.

O günün üzerinden neredeyse bir hafta geçmiş, çenemin üzerindeki yumruğunun izi sararmaya başlamıştı hafiften.

Bir daha onunla konuşmamıştık.

Zaten tayini daha belli olmadığı ve okullar henüz açılmadığı için evdeydi. Sürekli duyduğum kahkahasından evde olduğunu anlayabiliyordum.

O Matematik okumuştu ben ise Fizik. Biz, üniversitede tanışmıştık. Yağmur yağıyordu, çok fazla yağıyordu.

Şu an o gün yağan her damla yağmur benim göğsüme alev olarak düşüyor göğsümü yakıyordu.

Ben okuldan sonra ilgi alanımla ilgili bir meslek yapmak isterken o da formasyon alıp öğretmenlik yapmaya başlamıştı. Bu mükemmeldi, çünkü öğretmenlik ona göreydi. Her gün öğrenci gibi masa başına oturur, konuları başkalarından dinler, en iyi nasıl anlatabileceğini bulmaya çalışırdı.

Mesleğini çok seviyordu.

Bir soluk bıraktım. O an Simay arkasını döndü, beni görünce kocaman gülümsedi.

"Gelsene ağabey." dedi hevesli hevesli. Gerçekten sofrada kuş sütü eksikti. "Bak, her işi bana yaptırıyorsun diyordun. İşim olmayınca ne güzel sofralar kuruyorum ağabeyime hen." Simay'ın sesiyle birlikte bu tarafa baktı ben ise hızla gözlerimi çektim.

Anca uzaktan bakardı artık.

"Kurban olur sana ağabeyin." diye fısıldadım ona sarılıp saçlarını öpmeden önce. Hemencecik karşılık verdi. Sevgiye muhtaç, yaralı bir kedi gibiydi zaten. En ufak ilgiye kanıyordu. Bu hoşuma gitse de bir gün başkasının, hiç değmeyecek birinin ilgisine de böyle kanar diye korkuyordum.

Çünkü kendi deneyimlerime göre aşk sevginin de, nefretin de en büyüğünü insana yaşatıyordu.

Beraber balkondaki masaya kurulduğumuzda neredeyse tüm mahallenin balkona sofra kurduğunu görmek beni gülümsetti.

Hava çok sıcaktı insanlar ne yapacaktı ki?

Gözlerim yeniden Tuğrul'a takıldı.

Karısına gülüyordu.

Ona bakmak bit günahmış gibi hızla çektim gözlerimi. Gözlerimi oyasım geliyordu sürekli onun olduğu yerlere değdiği için.

Gururum çok incinmişti.

Gururumu bırak, kalbim çok kırılmıştı. Öyle ki her aynaya baktığımda gördüğüm izin sahibinin sevdiğim adam olduğunu bilmek kırıklarını daha da batırıyordu kalbime. O yaralarımı öperek iyileştiren olurdu, yara açan değil.

ama evlisin |gay| •bxb•Where stories live. Discover now